Süper Lig’de ilk yarının ardından (6): Panorama
Bu kış Süper Lig’de 18 takımlı 3 puanlı düzenin en düşük ilk yarı lideri performansına ulaşılması sürpriz değil gibi. Avrupa’da iki takımımız Şubat’ı gördüyse, iki temsilcimiz de grupların kapısından şanssız bir şekilde döndüyse ligdeki dengeyi büyüklerin kötü performansıyla açıklamak baş altı ekiplere haksızlık olur. G.Saray iyi, Beşiktaş iyi, F.Bahçe iyi, Antalya iyi, Eskişehir iyi, Karabük iyi ve biz bu sezon galiba iyi bir lig izliyoruz.
Süper Lig’in özellikle son 10 yılda fena halde yükselen maliyet/kalite paritesi, Türk futbolunu derinden yaralıyor, hem Avrupa kupaları hem de milli takım performansımıza negatif tesir ediyordu. Süper Lig’deki futbolcuların 1 milyar euroya yaklaşan toplam ederi Avrupa’nın en pahalı yedinci şampiyonasına sahip olduğumuzu gösteriyor. Ama oynanan top, Avrupa’nın ilk onuna girmenin bile uzağında.
Bu yılki olumlu kıpırdanmanınsa bence iki temel nedeni var: Orta sınıf takımlar nihayet transferde daha isabetli işler yapıyorlar. Bugün ligde orta sınıf bir takım hiç maç bileti veya hiç forma satmasa, Digiturk, İddaa, Spor-Toto ve Ziraat’ten kazandığı yıllık gelir 20 milyon doların üstünde… Bu gelir, Hollanda, Portekiz gibi liglerin orta sınıf takımlarını rahatlıkla solluyor, hatta büyüklerini zorluyor. Süper Lig’in baş altı takımları bu sezon nihayet bu gelirleri daha efektif kullanıyor gibi. Zira Aissati’nin, Diarra’nın, Belluschi’nin, Lualua’nın lige kattıkları kalite ortada.
Cesur bir yeni nesil
İkinci nedense teknik adam kalitesindeki yükseliş… Bir önceki yerli teknik adam neslimiz, futbolculuğunda büyüklere karşı kazanma alışkanlığı olmayan, Avrupa’da şerefli mağlubiyetler devrinin onurlu oyuncularıydılar. Ve boyunları genelde büküktü… Yeni neslin özgüveniyse olağanüstü. Futbolculuk devirlerinde Almanlar’ı İspanyollar’ı yenme alışkanlığı kazanan Ertuğrullar, Mehmetler, Bülentler, Tolunaylar, bu cesaretlerini teknik adamlık becerilerine de eklemiş gözüküyorlar…
İLK YARININ TAKIMI
Antalyaspor
Aslında bu kürsüyü Beşiktaş’la paylaşmalılardı, ama verimlilik artılarıyla burun farkıyla zirveye çıktılar.
Diarra, Isaac, Ömer, Murat ve Aissati transferlerinde Özdilek’in becerisinden geçen hafta bahsetmiştik. Ama Özdilek büyük takımlarda büyük tecrübeler yaşamış oyuncu transferi konusunda da Hakan, Uğur, Deniz gibilerin yüksek katkısıyla rüştünü ispat etti.
İLK YARININ TEKNİK DİREKTÖRÜ
Samet Aybaba-Mesut Bakkal
Beşiktaş’ta hemen her futbolcunun bireysel kariyerlerinin en iyi dönemini geçirmesi herhalde sadece menemen tüketimiyle ilişkili olamaz! Aybaba gerek yerlilerde gerek yabancılarda sağladığı olağanüstü gelişimle bu işin sadece lisanla ilgili olmadığını gösterdi. Bakkal da Karabük’te göreve gelir gelmez idareyi Lualua’ya vermesi, Mehmet Yıldız’lı ağır takımı Ahmet İlhan’lı-İlhan Parlak’lı çabuk takıma dönüştürmesiyle takdiri hak etti.
İLK YARININ KAREASI
Onur Kıvrak-Semih Kaya-Fernandes-Lualua
Onur harika performansıyla sadece istatistiklerde değil, sporseverlerin gönlünde de ligin en iyi kalecisi ödülünü kazandı bu sene. Semih özellikle büyük maç performanslarıyla ligin en iyi savunmacısı olarak ön plana çıktı. Fernandes orta saha performansıyla lige balans ayarı yaparken, Lualua kendisine liderlik verilirse bir takımı nasıl uçurabileceğini son 7 haftada gösterdi.
İLK YARININ HAYAL KIRIKLIĞI
Mersin İ.Yurdu ve Culio
Süper Lig’le PTT 1. Lig arasındaki gelir farklılığı nedeniyle aslında ilk sezon çok zor, ikinci yılsa nispeten daha kolaydır. Ama Mersin’de ilk yılın Süper Lig gelirleri bir tesise değil de stada aktarılınca netice beklenmedik derecede kötü oldu. Tabii ki büyük umutlarla transfer edilen Yattara’nın evde, Culio’nun da saha içinde maçları izliyor oluşları da büyük hayal kırıklıkları…
EN FAZLA GELİŞEN OYUNCU
Moussa Sow-Erkan Zengin
Sow geçen yılki kuvvetsiz görüntüsüyle temas konusunda dünya liderliğine oynayacak bu lige uygun bir santrfor gibi gözükmüyordu, bu sene artan gücüyle kendisine güvenmeyen herkesi mahcup etti.
Erkan Zengin’se havalı ama verimsiz Kazım olmakla, uluslar arası star Hasan Şaş olmak arasındaki ince çizgideki salınımında bu yıl bir anda Kazım’a uzaklaşıp Hasan’a yakınlaşma evresine geçti.
EN İYİ İLK YIL OYUNCUSU
Ismail Aissati
Aissati gibi genç bir oyuncu için herkesin büyük bir yıldız olacağına inandığı Hollanda’nın dışına çıkıp tanınmadığı Türkiye’ye gelmek birinci zor sınav… PSV-Ajax zirve sınıfından ayrılıp Antalya kademesine inmek de ikinci zor engel… Aissati bu sınavları kusursuz vererek sadece iyi bir oyuncu değil, güçlü bir karakter olduğunu da ispat etti ilk yarıda…
EN ETKİLİ TRANSFER
Beline ip bağlı adam: Fernando Belluschi
Beşiktaş’ta Fernandes’in, Bursa’da da Belluschi’nin beline büyük bir halat bağlı; o halatın 9 farklı ucu da kalan 9 arkadaşında gibi. Belluschi ileri giderse bütün takımı ileriye çekiyor, Fernandes geride kalırsa herkeste tutukluk başlıyor. Bursaspor bu sene yaptığı Belluschi transferiyle bütün bir oyunun merkezini ileriye taşıdı sanki…
EN ETKİSİZ TRANSFER
Tecrübeli(!) stoperler: Cris ve Escude
Süper Lig’de transfer kalitesi arttı artmasına ama hâlâ bazı eski alışkanlıklardan da vazgeçilemedi. Bu sene iki büyük takım, iki olgun oyuncuya emeklilik öncesi son ikramiyelerini vermeye gönüllü oldular maalesef.
EN İYİ GERİYE DÖNÜŞ
Bitmeyen adam: Necati Ateş
Bir İstanbul takımından ayrılıp Anadolu’yu dolaştıktan sonra tekrar İstanbul’a dönebilmek büyük iş… İstanbul’a ikinci kez gelip, bir devrede 13 gol atıp bir kez daha başarılı olmak daha büyük iş… İkinci İstanbul seyahatinde olağanüstü başarı kazandığı halde tekrar Anadolu’ya dönmek zorunda kalmak büyük sınav… Ve bu sınavı bir kez daha başarıyla vermek, en büyük iş… Ligin dirayet ve karakter ödülü hiç bitmeyen adama, Necati’ye.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS