Belçika takımının 7 oyuncusu 23 yaşın altında, ikisi 30’un üstünde, yani arada bir nesil kaybolmuş durumda… 6 Dünya Kupası’na üst üste katılan ülke futbolunu 6 yıldır uluslararası turnuvaların dışında bırakan takıma fatura kesilmiş, Pekin 2008’de yarı final oynayan çocukların çevresinde yeni bir ekip inşa ediliyor. Bu elemelerde onların hedefi ilk iki değil, önce son 15 resmi maçta 18 gol yenmesine neden olan savunma hastalığını çözmek, sonra da 2012’de Polonya-Ukrayna’yı zorlayacak takımı kurmak…
2012’ye gidebilirler mi bilinmez, ama hafta içindeki Van Buyten-Simons kavgasında B.Münih’li oyuncu harcanınca, defanstaki problemler azalmış. Kompany-Simons’un göbekteki uyumuna sert ve caydırıcı oyunlarıyla ön stoperler Fellaini-Verthongen eklenince, oyunu uzun periyotlarda kilitlediler, çoğunlukla bize bıraktıkları yegâne hücum şansı Arda ve Gökhan Gönül’den gelen kanat ortaları oldu.
Bizdeyse deyim yerindeyse “istikrarlı bir istikrarsızlık” söz konusu… 3 hafta önce Şili’yle oynanan hazırlık maçında kadroda olmayan, 4 gün önce Ermenistan’a karşı 18’de yer bulamayan Çağlar ilk on birde… Muhtemelen dün sahaya çıktığına kendisi de bizim kadar şaşkın, ama enteresan bir şekilde sahanın iyilerinden… Anlamsız bir biçimde gerilen Emre’nin ilk yarı boyunca eli ayağına dolaşıyor, ama o da kariyerinin belki de en garip penaltı sorumluluğu ile maçı golle tamamlıyor. Servet ve Gökhan Gönül’ün hazirandan beri sistemli düşüşleri sürüyor, ama kulübede de iki oyuncuya alternatif olabilecek tek kişi İbrahim Kaş…
Dünya sıralamasının onuncusu, son 5 büyük turnuvada 3 kez çeyrek final görmüş Türk Milli Takımı, duran toplardaki sistemli başarısızlığını çözememişken, hocasının iki takımda birden çalışmasını tartışmak, lüzumundan fazla lüks… Terim, elindeki bu değerli markayı yürütmeye konsantre olmalı, Türk Milli Takımı ile birlikte büyümeye devam etmeli…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS