Hepimiz zaman zaman aynı hataya düşüyoruz: Yeni olanı, sorgusuz sualsiz en iyi kabul ediyoruz. Ne varsa çağdaşta var, modern olan mükemmeldir sanıyoruz! Oysa 19’uncu yüzyıldaki fikir de o gün için moderndi, 1950’de de çağdaş olan övülüyordu. Bugün ilkel diyoruz aynı fikirlere.
Futbolda da günün moderni, bir tür aldatmaca içeriyor. Modern topçular fabrikadan çıkmışçasına aynı: Çok koşuyorlar, atletikler, kısa pas tutkunular, risk almıyorlar, top kaybı istatistiği yapmak istemiyorlar. Biz de bunu modern buluyoruz, övüyoruz! Sonra bir genç çıkıyor, modernizmi benimsemiyor. Bildiği gibi, aklına estiği gibi, mahalledeki gibi oynuyor. Alıyor, yürüyor, geçiyor, dripling deniyor. Kazanıyor-kaybediyor, düşüyor-kalkıyor. Ama şüphesiz ki fark yaratıyor. Tek başına maç kazandırabiliyor.
Alper’in seçimi belki modern değil. Ama bence çok etkili. Dün de farkı yaratan oydu yine.
Bravo Alper… Risk aldığın için. Denediğin için. Hata yapmaktan korkmadığın için.
Ön direk sevdası
Dün yine 1-0 kazanabilen Fenerbahçe’nin sık sık skor bulmakta güçlük çekmesinin nedenlerinden biri, kornerleri geçen yılki gibi etkili kullanamamaları. Geçen sene kornerleri penaltı gibi kullanan Caner, bu yıl köşe atışının üç opsiyonundan biri. Sağdan Meireles, soldan Emre atıyorlar bazen. Üstelik Caner dahil her üçü de, hemen hemen tüm kornerleri ısrarla ön direğe atıyorlar. Dün bunu bir kez daha fark edince atışları not ettim, eksik kalanları da OPTA Sports’tan rica edip tamamladım. İncelerseniz, siz de fark edecekseniz garipliği.
Dk18 Caner sağdan kullandı, ön direkte kafayla karşılandı.
Dk23 Caner yine sağdan kullandı. Mihaylov ön direkte çift yumruk.
Dk25 Meireles soldan ön direğe attı. Savunmadan sekti ve taç.
Dk28 Emre sağdan yine ön direğe attı, savunmadan geri döndü.
Dk29 Emre sağdan arka direğe attı. Direkt aut.
Dk31 Caner sağdan pas olarak kullandı. Direkt rakibe gitti.
Dk74 Emre ön direğe yerden… Servet karşıladı.
Dk88 Diego’nun penaltı noktası üstüne ortası arkaya aştı, Bekir vurdu.
Serbest fikstür
Bu sütunun takipçileri anımsarlar, 2005-2013 arası her Temmuz bir fikstür yazısı kaleme aldım; fikstürün önden ayarlanmasına isyan ettim. 2013’te TFF yönetimi çağrıma kulak verdi; ilk haftalara/milli maç önüne derbi koymama, derbilerin hep aynı haftalarda oynanması gibi adaletsizlikleri düzelttiler.
O yazıları* göz ucuyla takip edenler bilirler, dünyanın hemen hiçbir liginde fikstür rastgele belirlenmez, standart bir algoritması vardır, her takım bir başka takımı takip eder maç programında. Ama matematiksel bir nedenle her yıl tek bir takımın fikstürü algoritma dışıdır, karışıktır. 2009’da serbest fikstür Konyaspor’undu, küme düştüler. 2010’da aynı şekilde Denizli, 2013’te Mersin düştü. Ve bu yıl da enteresan bir tesadüf, serbest fikstür yine Mersin’in!
Maç öncesi Çalımbay da dikkat çekti: Şu sıralar 5 hafta içinde 4 kez İstanbul deplasmanına geliyorlar, Galatasaray’a-Fenerbahçe’ye geldiler; içeride G.Birliği’ni ağırladıktan sonra peş peşe Başakşehir ve Beşiktaş’a gelecekler. Mersin’in bu 5 haftayı kötü geçirmeyi sürdürmesi halinde sezon başı iyi fikstürle topladığı puan avantajını da yitirme tehlikesi olabilir şüphesiz.
*25 Temmuz 2010 tarihli yazı: http://spor.milliyet.com.tr/su-fikstur-meselesi/ugur-meleke/spor/sporyazardetay/25.07.2010/1267990/default.htm
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS