Avrupa futbolunda ilk çeyrek geride kaldı, sezonun üçüncü milli maç arasını yaşıyoruz bu günlerde. 9 haftanın sonunda İstanbul takımları ligin zirvesindeler ama bence Güneş’li Bursaspor da, Yanal’lı Trabzonspor da en az onlar kadar adaylar şampiyonluğa. Bizim ligin ilk çeyreğine Gekas damga vururken, uluslararası arenada en dikkat çekici Türk performansına Hakan Çalhanoğlu imza attı. Avrupa kupalarındaki hedefimizse Kupa 2’nin son 32’sinde 3 takımla temsil edilmek gibi gözüküyor.
İlk çeyreğin tehlikesi
Avrupa on üçüncülüğü
Futbolumuzdaki düşüş zaten milli takımımızın 2008’den beri hiçbir büyük turnuvaya gidememesi ile kendini gösteriyordu, maalesef kulüp bazında da sinyaller gelmeye başladı: Türk futbolu 2007’den sonra ilk kez ilk 12’nin dışına çıkmanın, yani Şampiyonlar Ligi’ne direkt takım gönderememenin eşiğinde…
Sezona 26,600 puanla 12’nci sırada başladık ve gruplarda ikinci maçların sonunda Yunanlılar’a geçilerek kritik basamağa, 13’üncülüğe düştük. Sonraki iki maç günü ise şanslıydık çünkü Yunanlılar zor bir fikstüre girdiler: Olympiakos iki kez Juventus’la, Asteras Tottenham’la, PAOK Fiorentina ile, Panathinaikos da PSV ile oynadılar. Bu zorlu 8 maçtan komşularımız yalnızca 4 puan çıkarabilince; aynı dönemde 7 puan toplayan Türkiye tekrar 12’nciliğe tırmandı.
Şimdi önümüzde iki zorlu maç günü daha var. Yunanlılar’ın fikstürü bu kez o kadar zor değil; üstelik Olympiakos Devler Ligi’nde, PAOK da Avrupa Ligi’nde gruptan çıkma şanslarını sürdürüyorlar. Belçika (33,000), İsviçre (31,775), Türkiye (31,200), Yunanistan (30,300) dörtlüsünden biri, 2015-16 şampiyonunu Devler Ligi’ne direkt sokamayacak. Ve eğer bu ülke biz olursak, sanırım futbolu yönetenlerin şapkalarını daha ciddi biçimde önlerine koyma mecburiyeti doğacak.
İlk çeyreğin dikkat çekeni
Duda (Legia)
Türk takımlarının Avrupa’da eşleştikleri oyuncular içinde özellikle iki tanesi, 5 büyük ligin radarına girmeye kesinlikle aday: Legialı Duda ve Anderlechtli Kawaya… Özellikle Legia Varşova’nın Slovak on numarası Duda, bence bu sezon Avrupa Ligi’nin en efektif oyuncusu. 1994 doğumlu Slovak ümit milli futbolcu, özgüveni ve yeteneği ile grubun da kaderini belirleyen, ayarlarını yapan adam oldu adeta.
Sanırım oyuncunun şanssızlığı, İspanya Ligi’nin tecrübelilerinden Portekizli Duda ile olan isim benzerliği! Henüz Slovak A Milli Takımı’nın dahi formasını giymemiş bu yetenekli genç adam, hazır Trabzonspor’un alanına bu kadar yakınken bu oyuncuyu daha dikkatli izlemelerinde fayda var gibi.
İlk çeyreğin garipliği
Olcay-Oğuzhan dışarı!
Bence sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da fark edilse birçok gazete sütununu işgal edebilecek bir detay bu: İki A milli futbolcumuz, bu sezon oyundan çıkma rekoruna doğru koşuyorlar. Olcay bu yıl ilk 11’de başladığı 15 maçın 12’sinde, Oğuzhan’sa başladığı 12 maçın 10’unda oyundan alındılar!
Özellikle Olcay’ın verileri daha da dikkat çekici: Süper Lig’in en dayanıklı oyuncusu verilerine sahip, hemen her maçta Beşiktaş’ın dakika başına en çok koşanı olan, 72 Süper Lig maçına üst üste 11’de başlayan rekortmen Olcay, bir türlü 90 dakikayı tamamlayamıyor! Geçen yıl 34 lig maçında 21 kez, bu yıl 15 resmi maçta 12 kez çıkmış Olcay…
Ve daha da enteresan bir bilgi: Geçen yıl ligde gol attığı 8 maçın 6’sında oyundan çıkarılmamış!
Eğer bu verileri futboldan anlamayan bir matematikçiye verirseniz basitçe şu sonucu çıkarır: Biliç bu oyuncuyu gol atmadığı takdirde hemen her maç oyundan çıkarıyor. Gol attığında ise genelde oyunda tutuyor.
Çok garip değil mi sizce de? Biliç tarafından bir açıklama yapılmayı hak etmiyor mu sahi bu çocuk?
İlk çeyreğin oyuncusu
Hakan Çalhanoğlu
Bayer Leverkusen’la bu sezon 11 lig, 6 Avrupa, 2 kupa maçına çıktı. Bu müsabakaların tamamında ilk 11’deydi. Mainz maçında ön libero, Magdeburg maçında sağ açık, diğer tüm müsabakalarda santrfor arkası rolündeydi. Daha Kasım başındayız ama şimdiden 5 harika gol, 6 güzel asiste imza attı. Daha 20 yaşında ve şu anda Avrupa’nın en formda Türk oyuncusu.
Bu sezon Bundesliga’da 8, Şampiyonlar Ligi’nde 3 maça çıkan Schalke’li Kaan da, Türk futbolu için bir başka heyecan verici genç… 1994 doğumlu bu iki genç adam, şu sıralarda umut kırıntıları arayan Türk futbolu için çölde vaha gibiler adeta. Kaan da Hakan da, önümüzdeki 10-15 yıl Türk futboluna en üst düzeyde hizmet edecekler umarız. Tabii Hakan için tek bir ufak engel var: O malum silahlı hadisede Gökhan’a kin tutmamalarını öğütleyenler, dileriz Ömer’le Hakan’a da kin tutmaktan vazgeçerler.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS