Yaşayan efsane Morten Olsen, 10 yıldır Danimarka’nın koçu. Almanya 2006 elemelerinde bizim gruptan çıkamamışlar, Olsen bırakmak istemiş ama bıraktırmamışlardı. Euro 2008’e de gidemediler, ama Olsen’i yine bırakmadılar. “Kulüp takımı çalıştırmak istiyorum” dedi, “Yerimi artık Michael Laudrup almalı” dedi, izin vermediler… Çünkü birçok Avrupa ülkesi artık, ulusal kadrolarında bir kulüp takımı havası olması gerektiğini düşünüyor. Olsen’in Danimarkası da böyle, ekipteki yetenek tılsımı az, ama birlikte oynama duygusu fazla. İşler iyi gider de ilk golü onlar bulurlarsa (elemelerdeki iki İsveç maçında yaptıkları gibi) skoru koruyabiliyorlar. Ama rakip biraz kaliteliyse, (Hollanda önünde olduğu gibi) ilk golü onlar yerlerse, reaksiyon gösterebilecek kalibrede değiller, tutucular ve durağanlar.
Aslında Hollanda da bu kulüp takımı havasına önem veren ülkelerden. Dün, dünya kupalarında son 20 yılın en yaşlı takımıyla sahaya çıktılar. Ayrıca dünkü ilk 11’lerinin milli olma sayıları toplamı 602, onlar için bir Dünya Kupası rekoruymuş. Üstelik onların Danimarka’dan bir de fazlaları vardı: Daha yetenekli oyunculardan oluşan bir kulüp takımı görüntüsündeler. Özellikle ön tarafta skoru tek başına değiştirebilecek bolca oyuncuları var, zaten Van Persie’nin 47’de, Elia’nın 86’da yaptıkları da buydu. Eğer Robben grup maçlarının bir yerlerinde takıma katılır, Elia daha fazla dakika alabilirse keyif veren bir ekip de olabilirler kupanın ilerleyen günlerinde…
Bu galibiyetten sonra Hollanda gruptan sükseyle çıkabilecek avantaja sahip, ikinci turda da onları spektaküler bir rakip beklemiyor. Ama daha ileri gidip gidemeyeceklerini, çeyrek finalde muhtemel bir Brezilya eşleşmesini geçip geçemeyeceklerini gerideki beşlileri belirleyecek gibi. Zira (Danimarka önünde fazla zorlanmadıkları için form durumlarını ölçemediğimiz) bu kaleciyle bu savunma dörtlüsünden hangisini alıp Brezilya milli takımının kulübesine koyabiliriz diye düşünüyorum, cevap bulamıyorum.
İki kulüp takımı
Bir Cevap Yazın

Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS