• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 8 Haziran 2023
    • beIN Manşet, 31 Mayıs 2023
    • beIN Manşet, 22 Mayıs 2023
    • beIN Manşet, 16 Mayıs 2023
    • beIN Manşet, 25 Nisan 2023
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • beIN Sports, 22 Ocak 2021
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

Hürriyet

I love you Şenol!

I love you Şenol!
Uğur Meleke
18 Nisan 2008

Son yıllarda hep bir ağızdan seyircisiz maç cezasını eleştiriyoruz eleştirmesine de, herhangi bir kanaldan buna iyi bir alternatif de sunulmuş değil… Federasyonun son olarak dillendirdiği “seyircisiz maç” yerine “bayan taraftara açık maç” önerisi de çok gerçekçi sayılmaz, zira bu da “seksist” bir düşünce… Aklıma, “Sadece bayan taraftarların bulunduğu bir maçta çirkin tezahürat olursa ne yapacağız?” sorusu geliyor, cevap bulamıyorum… (Biliyorsunuz, bu ülkede çirkin tezahürat tanımı içine “I love you Şenol” da girmişti)
Gerçi bu cezalar da bize hiçbir şey öğretmiyor değil… Örneğin bu sezonun başlarında Avni Aker’deki seyircisiz maçlarda bir Trabzonsporlu futbolcu için, hatta hoca için, boş tribünler önünde işlerini icra etmenin ne kadar zor olduğunu görmüş olduk ceza sayesinde… Top her Trabzonlu futbolcunun ayağına geldiğinde tribünden 50 ayrı taktik geliyor, birisi “vur” derken, diğeri pas vermesini söylüyor, ve bu 50 kişi aynı anda konuştukları için dayanılmaz bir kakofoni çıkıyordu ortaya…
Geçtiğimiz hafta seyircisiz oynanan Beşiktaş-Oftaşspor maçı da enteresan bir tecrübe oldu bizim açımızdan… Sadece şeref tribünü değil, VIP ve numaralı tribünün de bir kısmı dolu idi ve maç belli ki seyircisiz değil, “seçkin seyircili” idi…
Oftaşspor kenar yönetimi maç boyunca Kamil Abitoğlu ile pek diyaloga girmezken, Beşiktaş kulübesinin (özellikle teknik kadro harici kişilerin) sık itirazları arasında hakemlerin çalışmasının ne kadar zorlaştığına şahit olduk İnönü’de… Sanırız Türkiye’de hakemler, maçları çok fazla germemek, müsabaka sonlarında tansiyonun yükselmesini önlemek için kenardan gelen bitmez tükenmez itirazlara biraz kulak tıkıyorlar ve hakaret olmadığı sürece kulübedekileri tribüne göndermiyorlar. Özellikle Türkiye’de böyle seyircisiz bir maçta çelik gibi sinirleri olması lazım hakemin…


Tabii öğretici olması esprisi bir yana, seyircisiz maçın hiçbir faydası yok hiç kimseye… Bir kişinin veya bir grubun ortaya koyduğu fiil nedeniyle, bütün bir topluluğun cezalandırılması mantıksızlığından herkes şikayetçi zaten… Ama o bir kişi veya bir grubun kim/kimler olduğu tespit edilemediği için, topluca cezalandırılıyor tribün…
Aslında elimizdeki “5149 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair kanun”un üstünde iyi çalışılmış, yasa güncel metinlerden oluşuyor ve caydırıcı özellikli… Ama problem uygulamada yaşanıyor…
Geçtiğimiz sezon İtalya’da yaşanan büyük tribün hadiselerinin ardından Senato, hızla yasa değişikliğine gitmiş, olay çıkaran fertleri masum insanlardan ayırt edebilecek teknolojik donanıma sahip olmayan statları süresiz kapatmıştı.
Meselenin içindeki can alıcı yer de burası zaten… Türkiye’de de aradığımız çözüm bu, statlara gerekli güvenlik kameralarını yerleştirip, hadiselerin müsebbiplerini topluluğun içinden çekip alabilmek gerekiyor… Statların da ivedilikle bu donanım düzeyine getirilmesi icap ediyor tabii… Ama acı olan, Süper Lig kulüplerinin, hükümetle görüşerek bu donanım değişikliği için 5 yıl ekstra süre almaları…
Yani Türkiye’deki statlarda olay çıkaran birkaç kişinin, kalan binlercesinden ayırt edilebilmesi için önümüzde hâlâ 5 uzun yılımız var… Yazık, binlerce masum futbol seyircisine… Ve, birkaç yıl daha devam seyircisiz maçlara…

http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=518191

Related Items
Yorum Yaz

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Hürriyet
18 Nisan 2008
Uğur Meleke

Related Items

Diğer Hürriyet İçerikleri

  • Devamı
    Edin Dzeko, 4-4-2’de daha faydalı olacaktır

    Arda Güler, yeryüzünde 6 bin 688 gün geçirmiş. Dzeko ise 13 bin 612 günlük. Yani Dzeko, Arda’nın...

    Uğur Meleke 23 Haziran 2023
  • Devamı
    Hatalardan dönülünce galibiyet geldi

    Umut Nayir ve Arda Güler’in girişi sonrası canlandık, atak sürekliliği sağladık. Cuma akşamı FİFA sıralamasının 132’ncisi Letonya’ya...

    Uğur Meleke 20 Haziran 2023
  • Devamı
    Çok acı çekerek kazandık

    Letonya’da galip geldik ama çıkarmamız gereken dersler var. 1996 ve 2008’de Avrupa Şampiyonası’na katılmamız başarı idi. Euro...

    Uğur Meleke 17 Haziran 2023
  • Devamı
    Sezon öyküsü / Teknik adam takımlarının zaferi

    Üç İstanbul büyüğünün 2,1 puan ortalamasının üstüne çıktığı, 10 takımın 43 barajını aşamadığı, orta sınıfın çok zayıf...

    Uğur Meleke 16 Haziran 2023
  • Devamı
    Sezon öyküsü / Beşiktaş rehabilitasyon ve mutluluk merkezi

    Şenol Güneş takımı eski alışkanlıklardan kurtardı, dominant Beşiktaş geri döndü. Geldiği günden itibaren herkese dokundu, Aboubakar’a, Cenk’e,...

    Uğur Meleke 15 Haziran 2023
  • Devamı
    Sezon öyküsü / Jorge Jesus tüm kontrolü 82 günde kaybetti

    Dünya Kupası öncesi herkese eşit davranan Jesus, Katar sonrası bambaşka bir karakter olarak döndü Türkiye’ye. 24 Aralık sabahına...

    Uğur Meleke 14 Haziran 2023
  • Devamı
    Sezon öyküsü / O topuk pasına şampiyonluk yakışırdı

    Sarı kırmızılı takımın geçen 1 sezondan en büyük farkı orta sahadaki kalite artışı. 12 Kasım Cumartesi akşamı Galatasaray...

    Uğur Meleke 13 Haziran 2023
  • Devamı
    14 sene sonra 4 takım kâbusu

    Avrupa’da 4 ekibimiz mücadele edecek. Türk takımları, bu sezon Avrupa kupalarında saygıdeğer performanslar gösterdiler. Dört takımımız birden...

    Uğur Meleke 12 Haziran 2023

Copyright © 1999 Meleke.com

Gordon Schildenfeld
Abdullah Avcı neden olmaz?