Bazı teknik adamlar daha göreve başlamadan yıpranabiliyorlar bu ülkede. Hugo Broos da böyle şanssız bir başlangıç yaptı aslında… Trabzonspor yönetimi, Broos’la anlaşmadan önce 4-5 (kimilerine göre 7-8 ) teknik adamdan ret cevabı aldı ve Belçikalı hoca, şehre “dokuzuncu tercih” algısı dezavantajıyla geldi.
Broos’un önündeki hocalar, çok üst düzey teknik adamlar olsa, ne gam… Ama yazık ki, teklif götürülen antrenörler, genelde Broos’u değersizleştirmeye de değmeyecek isimler: Son 5 yılda sadece yarım sezon bir Avrupa birinci liginde görev yapmış, 7 yıldır da Avrupa kupalarını evinden izleyen Luis Fernandez… 8 yıldır bir kulüp takımını çalıştırmamış, son 4 işinden üçü Kuveyt, Nijerya ve Azerbaycan olan Berti Vogts… Son 5 yılın dört buçuğunu işsiz geçirmiş, yalnızca 6 ay Torino’da çalışmış Zaccheroni… İnsan ister istemez şöyle düşünmeden edemiyor: Bu denli düşüşte olan hocalara gidip ret cevabı almaktansa, Ahmet Özen’le devam edilseydi; ya da hiç olmazsa ilk tercih olarak Broos’a gidilip, hemen onunla başlansaydı, en azından taptaze yıpranmamış/yıpratılmamış bir hocası olurdu Trabzon’un…
Neyse ki Broos, bu detayları dert etmeyen, hayatı boyunca da dert etmemiş, mesleğinden başka meselesi olmayan işkolik bir adam… 1986 Dünya Kupası’nın Schifo’lu Ceulemans’lı Gerets’li efsane Belçikasında da yetenekli, ama mütevazı bir savunma oyuncusu olarak yer almış Broos… Antrenörlüğünde de tırnaklarıyla kazıyarak yükselmiş, önce 6 sezon çalıştığı Brugge’a 2 şampiyonluk, 3 Belçika Kupası kazandırmış. Sonra 2 yıllık Anderlecht döneminde bir birincilik, bir ikincilik almış. Sonra mütevazı Genk’i de, Belçika Ligi’nde ikinci yapmayı ve Şampiyonlar Ligi ön elemelerine taşımayı başarmış. 4 kez de ülkesinde yılın antrenörü seçilmiş Broos…
Bu noktada ister istemez akla gelen soru şu: Belçika’daki 18 yıl kesintisiz futbol oynamış, 20 yıl da aralıksız antrenörlük yapmış, çalıştığı her takımda da iyi izler bırakmış bu adam neden sessiz sedasız Yunanistan’da kümede kalma savaşı veren bir takıma gitmiş?
Bu soruyu Belçikalı değerli meslektaşım Dirk Vermeiren’e sorduğumda aldığım cevap şaşırtıcıydı. Onun kişiliğini tarif ettiği Hugo Broos, neredeyse bire bir bizim Şenol Güneş’in Belçika’da doğmuş, Flamanca konuşanıydı!
“Çok düzenli bir sporcu, çok başarılı bir antrenördür Hugo Broos… Ama sakindir, medya ile lüzumundan fazla ilişki kurmaz, gazeteciler de bu renksiz adama çok fazla ilgi göstermez. Şov yönü eksiktir, çizgi kenarından çok kulübede zaman geçirir, gazeteciler onun karizmasını eksik bulmaktadır. Mesela bir Vandereycken gibi her gün malzeme vermez medyaya… Kibirli değildir, ama çok sıcak bir duruşu da yoktur; iyi niyetlidir, eğitimlidir lâkin ağırbaşlıdır. Belçika basınına da 20 yıl boyunca bu özellikleri ile konu olması çok zordur doğal olarak”.
Genk’te görevine son verildiğinde canı yanar, deyim yerindeyse ülkesindeki sportif algıya “küser” ve Belçika’nın dışında bir ülkede çalışmaya karar verir. Karşısına ilk çıkan iki teklif de Rumen Vaslui ile Yunan Panserraikos’tur. Tercihini komşudan yana kullanır. Sonrasını biliyorsunuz zaten…
Geçen sezonki Panserraikos macerasına kadar Broos’un kariyerinde 2 yıldan az çalıştığı takım yok. Eğer Türkiye’de de bu şansı yakalayabilirse, Trabzonlular Şenol Güneş’i getiremedik diye üzülmesinler; kente çalışkan, adaletli ve kariyerli bir hoca daha geldi. Sadece sabıra ihtiyacı var. Umarız Trabzonspor yönetimi, Yanal’a çok gördüğü sabrı Broos’a çok görmez, ona ihtiyacı olan zamanı tanır.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS