Futbolcu Hagi, 500 sayfalık Türk futbol tarihi ansiklopedisinin en değerli 50-60 sayfasında başrolde olacak büyük bir ustaydı. “Hoca Hagi” ise, özellikle 2010-11 Galatasaray performansıyla “Lucescu 2000-2001” e benzemeye çalışan lâkin zayıf bir taklit olmaktan öteye gidemeyen bir teknik direktör…
Herkes Hagi’yi, Galatasaray’da Hakan’ın/Jardel’in arkasındaki serbest oyuncu rolüyle hatırlar. Oysa Rumen virtüözün kariyerinde farklı bir pozisyonda oynadığı çok önemli bir sezon vardır: 2000-2001, yani Lucescu’nun Galatasaray’daki ilk yılı… O sene Lucescu, Galatasaray’ı genellikle 4-3-3 formasyonuyla sahaya sürmüş; (sağdan sola) Okan-Suat-Emre çalışkan orta sahasının önüne Hagi-Jardel-Hasan’ı yerleştirmişti. Bu düzende Hagi ile Hasan tabii ki klasik kanat hücumcuları gibi oynamadılar; sürekli içeri girdiler, sık sık yer değiştirdiler. Lucescu, zaman zaman santrforda Ümit Davala’yı kullandı ama Hagi’yle Hasan’dan bekledikleri genelde aynıydı.
Yetenek
Belli ki Hagi, Ekim’de Galatasaray’ın başına geçip Misimoviç ve Elano’yu (bu aralar da Stancu’yu) 4-3-3’ün kenarlarında kullandığında aklında Lucescu’2001 vardı. Ama Hagi, Galatasaray’2011’in Galatasaray’2001’den çok önemli bir farkı olduğunu galiba gözden kaçırmıştı: Bu yeni takımın orta sahasının becerisi, Okan-Suat-Emre’nin yeteneklerinin çok gerisindeydi. Hagi’nin yeni üçlüsü istedikleri kadar mücadele etsinler, hatta gerekirse Okan-Suat-Emre’den daha fazla çalışsınlar, yetmiyordu. Çünkü herkesin çalışkanlıklarıyla övdüğü “2001 üçlüsü” nün çok kritik bir özelliği de oyun zekâları ve yetenekleriydi…
2001 üçlüsüyle âlâkalı söylenebilecek önemli bir şey daha var: Lucescu’nun o sezon elinde Bülent Akın’ı da vardı ama hemen hemen hiçbir zaman Suat’la Bülent’i bir arada sahada tutmadı. İki oyuncuyu genelde birbirlerinin yerine kullandı. Orta üçlüsünde her an iki üst düzey yeteneğin var olmasını istiyordu Lucescu… O, asla orta üçlüsünde stoper Cana’yla sağ bek Sabri’yi bir arada kullanmazdı.
Orta sahası yetenekli olduğu için de GS’2001’in Hagi’yi/Hasan’ı kenarda kullanma lüksü oldu. GS’2011’inse böyle bir lüksü yoktu.
Formasyon
Lucescu’nun (belli ki Hagi’ye sirayet etmeyen) önemli bir özelliği de “sisteme göre oyuncu bulma” değil, “oyuncuya göre sistem kurma” becerisiydi. Hagi’nin elinde Misimoviç, Elano, Yekta gibi ofansif orta saha rolü verilebilecek futbolcular bulunmasına rağmen Rumen Hoca eldeki malzemesine (üç defansif orta sahalı) 4-3-3 elbisesini giydirmekte ısrar etti. Oysa Lucescu Türkiye’de 4-4-1(Hagi)-1; 4-3(Okan, Suat, Emre)-3; 3(Zago-Ronaldo-Emre)-5-2 gibi çok farklı formasyonlarla başarıya ulaştı. Şu anda da Shakhtar’da 4-2-3-1’i kusursuz uyguluyorlar, Jadson’u da pekâlâ 10 numara rolünde kullanıyorlar.
Diyalog
Tabii Hagi’nin bazı yıldızlarla çalışamamasını sadece formasyon anlaşmazlığına bağlamak yetersiz kalır. Sporculuk kariyeri boyunca bir süper yıldız olan Hagi, sıradan yıldızlarla gereken diyalogu kuramadı. Lucescu, oyuncularının neredeyse tamamı Jardel’e sırtını dönmüşken, Brezilyalı’dan bir sezonda 35 gollük verim almayı başardı. Futbolcu Hagi, oyundan çıkarken Lucescu’nun eline vurduğu halde ona anlayış gösterdi. Hasan en problemli dönemindeyken onu ehilleştirdi. Bir maç sonrası Hasan’dan formasını isteyip yıldızını onore etti. Hatta yeni hocasıyla harika bir uyum yakalayan Hasan, Rangers’a atılan bir gol sonrası Lucescu’ya koşunca Terim’den bir telefon aldığını da itiraf eder: “Ne o Hasan? Hocanı çok seviyorsun galiba?”
Çalışma
Lucescu’nun yeni takımlarla oynamadan önce onların maçlarını sabahlara kadar izlediğini, rakiplerini müsabaka sırasında değil, öncesinde yendiğini defalarca dinledik. Hatta Emre Aşık’ın tarifiyle: “Lucescu bize şu oyuncu getirecek, şuna ortalayacak, o da golü atacak diye söyler; biz de aynen anlattığı gibi o golü yerdik” …
Hagi’yse Lucescu’yu diziliş konusunda taklit ederken, belli ki çalışma konusunda fazla irdeleyemedi. Ankaragücü sezon boyunca sayısız kornerde yaptığı arka direk organizasyonunu, en kolay biçimiyle Galatasaray’a karşı uyguladı; Sestak da hayatının en basit golünü attı. Alex-Semih golü de bir Fenerbahçe klasiği. Oysa 5 aylık Hagi döneminde Galatasaray’ın henüz bir hücum setini/savunma planını ya da duran top organizasyonunu melekeleştirdiğini (gözü kapalı uygulayabildiğini) göremedik.
Cesaret
Hagi’nin defansif oyuncu değişiklikleri konusundaki acelesini ve ödediği faturaları da sıkça izledik. Hagi, sadece bir Türkiye Kupası çeyrek finali olan Antep maçında 80’de Pino’yu sokarken Culio gibi bir gol silahını çıkarıp intihar etmişti. Hocası Lucescu’ysa Avrupa Süper Kupası finalinde Real Madrid’e karşı 80’de durum 1-1’ken Okan’ın yerine (kulübede ön libero Ahmet Yıldırım varken) Hasan Şaş’ı sokma cesaretini gösteren bir adamdı.
Sonuç
Hagi’nin, Türkiye kariyeri belki de sonsuza kadar bitti. Artık Antalya’ya sadece tatil için gelecek muhtemelen. Futbolculuğu olağan üstü, hocalığı sıradandı. Ama Hagi hiç olmazsa başarılı bir modeli taklit etmeyi denedi. Bir planı vardı, (belki çok eksikti) ama onu uygulamak için elinden geleni yaptı.
Ona iş veren Galatasaray yönetimininse (taklit veya değil) bir planı bile yok. Görevde oldukları süre boyunca en önemli istikrarı istikrarsızlıkta gösterdiler. O yüzden küçük resimde faturayı Hagi’ye keserken, büyük resmi görmezden gelemeyiz. Hagi’nin kaderinin Kalli’den, Korkmaz’dan, Davala’dan, Skibbe’den, Boekamp’tan, Güler’den ya da Rijkaard’dan farklı olmayacağı gün gibi açıktı. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Çarşambayı hiç unutmamak dileğiyle, herkese mutlu perşembeler…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS