Türkiye’yi hayatında hiç görmemiş bir Malezyalı, ya da bir Belçikalı sporsever geçtiğimiz hafta sonu bu ülkeye gelse… Cumartesi İstanbul’da, Pazar da Trabzon’da ligin ilk dördünün karşılaştığı maçları izlese; herhalde burada futbolun kan-ter-gözyaşından ibaret olduğunu düşünürdü! Gerçekten de 29’uncu hafta, futbol tarihimize en yüksek fizik mücadelenin, Alex’in kanının, Burak’ın terinin son damlasının, Hürriyet’in gözyaşlarının damgasıyla geçti. Peki geçen hafta sonu iyi mücadele ve bol gürültü dışında, sporseverler olarak elimizde ne kaldı? Nisan ortası haftalık ders programımızda ne vardı, onu düşünelim hep birlikte…
HUKUK DERSİ
Önceki hafta sonu Rizespor evinde Kartal’ı ağırladı. Stresli maçın bitiminde Rizesporlu Mutlu, Özgür Yankaya’dan direkt bir kırmızı kart gördü. Maç sonu yaşanan kargaşayı izleyen Kartalspor’un hocası Engin Korukır, hakem Yankaya’nın yanına giderek Mutlu’nun hadisede bir kabahati bulunmadığını gördüğünü söyledi. Ama Yankaya muhtemelen bu ifadeyi raporuna yazmadı ki, PFDK Mutlu’ya 3 maç ceza verdi. Mutlu da bu hafta sonu Bolu’da oynayamadı, (Tahkim’den bir müdahale olmazsa) sıradaki Adana ve Tavşanlı maçlarında da yok.
Tahkim Kurulu ne karar verir bilmiyorum, ama merakla bekliyorum… Tahkim her ne karar verirse versin, Engin Korukır bu hareketiyle bize çok uzun zamandır unuttuğumuz o adalet duygusunu hatırlattı. Rize’nin hocası Ümit Kayıhan, meslektaşını bu davranışından dolayı Fair-Play ödülüne aday gösterdi. Korukır, bizim vicdanımızda o ödülü çoktan aldı zaten…
MATEMATİK DERSİ
Bu hafta Bank Asya 1. Lig’de 7 maç Pazar 14:00’te, bir müsabaka da Pazartesi 20:00’de oynanacak. Önümüzdeki hafta da Süper Lig’de tüm maçların aynı saatlerde oynanması gündemde. Daha bitime 4 hafta kala neden böyle bir paranoya yaşıyoruz, futbolcuların sahaya her daim kazanmak için çıkacak namuslu insanlar olduğunu neden kabullenemiyoruz, onu zaten anlamak güç…
Üstüne bir de 1. Lig’in müsabaka takviminin sezon boyunca Süper Lig maçlarına rastlayan şekilde planlanmış olmasını ekleyin. Bu ligi bu ülkede en iyi bilen spor yazarı Tunç Kayacı da, geçen hafta federasyona açık bir mektup yazarak 1. Lig müsabaka saatlerine isyan etti.
Öyleyse önümüzdeki sezon için çıkarılacak iki ders var burada: 2011-12’de sporseverlerin Bank Asya 1. Lig’i takip edebilmesini istiyorsanız en azından 2-3 müsabakayı Süper Lig’le çakışmayan saatlere yerleştirin.
Ve eğer profesyonel futbolcuların en az sizler kadar namuslu olduğunu düşünüyorsanız, son 4 haftayı aynı saatte programlamaktan vazgeçin. İngiltere’de olduğu gibi son 1 hafta kâfidir adalet duygusunun zedelenmemesi için…
PSİKOLOJİ DERSİ
Premier Lig’de güzel bir ders daha vardı bu hafta… Şampiyonluk yarışçısı Arsenal, Avrupa Ligi umutlusu Liverpool’u kritik bir maçta ağırladı; 90+8’de kazandıkları penaltıyla 1-0 öne geçtiklerinde tekrar Manchester’ın ensesinde olmanın coşkusunu yaşıyorlardı.
Ama olmadı… 8 dakikalık uzatmanın içinde de duraksama olduğu için hakem Marriner maçı 102 dakika oynattı, Liverpool 90+11’de kazandığı penaltıyla sahadan beraberlikle çıktı.
Sanırım bu hadisedeki önemli ders şu: Futbolda 20’nci saniyede de aynı kural kitabı geçerli, 60’ıncı dakikada da, 90 artı 11’de de… Eğer bir oyuncu rakibine ceza alanı içinde faul yapıyorsa bunun karşılığı (kronometreye bakılmaksızın) penaltı olmalı.
Oysa Türkiye’de hakem davranışları (tarihsel yanlış koşullanma nedeniyle) müsabakanın başında/ortasında/sonunda farklılık gösterebiliyor. F.Bahçe-Antep maçının 20’nci saniyesinde yaşanan E.Güngör-Alex hadisesi, acaba 30’uncu dakikada sahnelenseydi Göçek’in kararı aynı mı olurdu?
Bilemiyoruz. Ama Arsenal-Liverpool maçı hakemi Marriner’in davranışının (doğru ya da yanlış) her saniyede aynı olacağını biliyoruz. İşte galiba bizim hakemlerimizin en önemli eksikliklerinden biri de bu.
DAVRANIŞ BİLİMLERİ
Fenerbahçeli Özer, kulüp dergisine verdiği röportajda en beğendiği hakemlerin Aydınus ve Çakır olduğunu söylemiş. Cüneyt Çakır’ın çok yakın geçmişte, 2 yıl boyunca hiçbir Fenerbahçe maçı yönetmediğini not etmek gerek buraya…
Özer’in açıklamasının üstünden 15 gün geçmişti ki bu kez takım arkadaşı Emre’den bir sağduyu dersi geldi. Milli takım kampında tanıştığı Hüseyin Göçek’in kasıtlı hata yapmayacağını, Antep önünde sadece formsuz olduğunu söyledi Emre…
İçimden bir his, Türk spor camiasındaki bu dibe vurmuşluğu/bu aczi/bu utanmazlığı yeni nesil futbolcuların çözeceğini söylüyor. Eğer Özer ve Emre’nin sağduyusu Süper Lig yıldızlarının geneline yayılırsa; bu hem sporsevere, hem kulüp yöneticilerine, hem bize(medyaya) ağır bir ders olacak.
Bu iki hadisedeki ortak duygu sanırım Özer-Çakır ve Emre-Göçek’in tanışmış olmaları… O zaman galiba MHK’nın da buradan çıkaracağı bir ders var: Sezon başı MHK Başkanı’nın kulüpleri gezip kuralları anlattığı seminerlere Süper Lig hakemleri de katılmalı. Arda Gezer’i, Aydınus Sivok’u, Özkahya Engin’i iş ortamlarının dışında tanımalı. Çünkü o zaman sahaya 26 arkadaş olarak çıkıp beraber oynayacaklarının farkına hem futbolcular, hem hakemler varacak. Ortada 4 hakim/22 suçlu veya 22 işçi/4 katil olmadığını, sahada farklı görevleri olan 26 oyuncu olduklarını anlayacaklar belki…
Belki o zaman daha güzel olacak her şey…
SEÇMELİ DERSLER
ALTYAPI DERSİ: Sadece Süper Lig ve 1. Lig ekiplerinin davet edildiği A2 Ligi’ne sezon başında kendi isteğiyle katılan 2. Lig temsilcisi Turgutlu’nun puan durumunda zirve ortağı olması güzel bir altyapı dersi sayılmaz mı?
TİYATRO DERSİ: Bir büyük sanatçı, bir toplum gönüllüsü Enis Fosforoğlu’nun ders niteliğindeki tiyatro gösterisi “Futbol sadece bir oyundur”, İstanbul’da 8 kez ücretsiz olarak sahnelenecek. İlk gösterim 23 Nisan’da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde…
İNSANLIK TARİHİ: Eğer kaçırdıysanız Attila Gökçe’nin dünkü harika Lewis/Yılmaz dersi bu linkte: http://spor.milliyet.com.tr/Milliyet.aspx?aType=SporYazarTumYazilar&AuthorID=113
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS