Kocaman, sıkça sarı-lacivertlilerde 6-7 yıllık birikmiş “oyuncu odaklı düzen problemi” ile uğraştığından söz ediyor. Bu düzeni kırmak kolay olmuyor, önce Şampiyonlar Ligi’ne, sonra Avrupa Ligi’ne veda ediliyor. Hocanın ismi defalarca tartışmaya açılıyor, bu güvensiz ortamda Alex “hocanın bütün görüşlerini paylaşmadığını” beyan ediyor. Hatta internet sitesinden Fenerbahçe’den ayrılmayı ilk kez bu kadar ciddi düşündüğünü de deklare etmekten geri durmuyor… Neyse ki alınan iyi sonuçların ardından Kocaman kritik eşiği atlatıyor, bazı futbolcularla aşılamayan güven köprüsü meselesi birinci sayfadan mecburen düşüyor. Alex de eski mutlu ve iyi günlerine bir u dönüşü yapıyor.
G.Birliği geçen sezonu saygı duyulan bir futbol ve fena olmayan bir puanla bitiriyor. Doll Almanya’dan gelen teklifler ve yönetimle yaşadığı uyumsuzluklara rağmen Ankara’da çalışmaya devam ediyor, ama belli ki onun Başkent’te kalmasından herkes mutlu değil… 2010-11’in ilk 8 haftasında takımın performansı bir türlü düzelmiyor, kulaktan kulağa hocayla oyuncular arasında sorun olduğu yayılıyor. Bu arada Bilal de kadro dışı kalıyor. Söylenenlere göre disiplin ağır, futbolcular mutsuz… Hoca nihayet gönderiliyor; yardımcısı Zumdick aynı düzen, aynı on bir ve aynı taktikle göreve devam ediyor. Sonuç garip: Manisa karşısında şahane bir galibiyet, Kayseri’ye karşı inanılmaz bir fizik kalite. Sanki ilk 8 hafta oynayan oyuncular gitmiş, yerlerine çok daha fazla koşan, çok daha fazla mücadele eden ikizleri gelmiş!
G.Saray, Ankaragücü’ne kaybediyor; maç sonunda Servet kendisine ne kadar güvenilirse o kadar oynadığını açıkça beyan ediyor. Hafta içinde Rijkaard gönderiliyor, Hagi geliyor… F.Bahçe ve Antalya maçlarında inanılmaz bir mücadele, ekstra efor… Ama futbolda sadece arzu ve efora değil, kaliteye de ihtiyaç duyulduğundan olsa gerek; 3 maç sonunda atılan 2 gol ve kazanılan 4 puan var!
Şimdi merak ediyorum… Servet, Trabzon maçı performansını neye borçlu, Hagi’nin güvenine mi? Eğer öyleyse, Galatasaray yine hoca mı değiştirecek? Futbolcu performanslarıyla güven arasında bu denli yüksek bir korelasyon olabilir mi? Tabii ki futbolda hoca-oyuncu arasındaki güven köprüsü performansı belirleyen önemli faktörlerden biridir, ama birincisi sayılabilir mi? Güveni azalan oyuncu kötü koşabilir mi? Eforunun yüzde ellisini vermeye hakkı olabilir mi?
Servet-Rijkaard meselesi, bir Türk futbolu meselesidir… Ve buna benzer onlarca öykü daha yaşanmadan üstünde bolca konuşulmalıdır, tartışılmalıdır.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS