8 yaşında Real altyapısına girmiş ve burada 26 yıl kalmış bir futbolcunun, ‘tek kulüp adamı’ bir efsane olarak Madrid’de futbolu bırakmamasının sebebi ancak bu oyunu çok sevmesi olabilir. Bir de özelllikle 30’dan sonra yaşlanmayı durdurması, hatta adeta Benjamin Button gibi gençleşir görüntüsü ona Türkiye’ye gelme cesareti vermiş.
1976 Madrid doğumlu oyuncu, onun döneminde genç futbolcu üretimiyle meşhur olduğu pek söylenemeyecek kulübünün altyapısının adeta gururu gibi. A takıma çıktığı 1995 yılına kadar, bütün alt yaş gruplarında gol krallıkları kazanıyor, ulusal kadronun da bütün aşamalarında özel bir oyuncu olarak kendine yer ediniyor. 95’te Valdano ona ilk profesyonel maçına çıkma şansı veriyor, 99’da Toshack döneminde 11’e adapte oluyor.
2000-2001’de altın bir sezon geçiriyor, Del Bosque onu Morientes’in sakatlığında santrforda değerlendiriyor. Guti’nin 44 maçta 18 golle kapadığı sezonda Real lig ve Süper Kupa şampiyonluğunu kazanıyor. Ama sonraki 9 yıl genelde Guti’nin oynamak için sırasını beklemesi, Real’in de durmadan yaptığı yıldız transferleriyle ona şans vermemesi şeklinde geçiyor.
Real’in Semih’i
Zaten 2 La Liga, 2 de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanmış Del Bosque’nin 2003’te gönderilmesi, Real için de bir dönüm noktası. O günden bugüne Real sırasıyla Queiroz, Camacho, Remon, Luxembourgo, Lopez Caro, Capello, Schuster, Ramos ve Pellegrini’yi görevlendiriyor. Bu 9 hoca döneminde de Guti, önce Raul-Morientes, sonra Figo-Ronaldo-Zidane-Beckham, son olarak da Kaka’nın arkasında yedek bekliyor. Oyuna her girdiğinde çok etkili oluyor, Real’in şampiyonluklarında önemli roller üstleniyor, ama galiba biraz ‘genç Semih’ misali onun da sırası bir türlü gelmiyor.
Real’deki son sezonu (yani 2009-2010) da problemlerle geçiyor, 10 yıllık eşinden boşanmanın üzerine kupadaki Alcarcon faciasında Pellegrini’yle yaşadığı problem tuz biber ekiyor. Real’in yeni galaktikolarının hocası Mourinho’nun da kendisini takımda düşünmediğini öğrenince zaten 15 yılda belki 15 milyon defa kafasına koyduğu ayrılık bu kez gerçekten kapıya dayanıyor.
Kafasında Premier Lig vardı, aslında Blackburn menajeri Allardyce da daha 20 gün önce onu çok istediğini ifade etmişti. Ama Blackburn’ün bir santrfor transfer etme önceliği vardı ve Guti’den beklemesini istediler. O ise daha fazla beklemeyi değil, Beşiktaş’ta oynamayı tercih etti.
Yetenekleri kadar sempatisi ve yakışıklılığıyla da ünlü Guti, Real Madrid’in resmi belgeseliyle birlikte 2 Hollywood filminde de rol aldı. Beşiktaş’taysa büyük ihtimalle daha önce Tabata/Delgado’nun değerlendirildiği ofansif orta saha pozisyonunda rol alacak. Onun da gerektiğinde (Kewell gibi) santrfor oynayabilirliği var.
Guti’nin geçen yıl yaşadığı sakatlık problemlerinin daha çok psikolojik olduğunu düşünüyor ve Beşiktaş’ta sezonda en az 25 maça çıkacağını zannediyorum. Karakteriyle, kazanma hırsı ve tecrübesiyle de Beşiktaş’a katkı yapacaktır. Ama Schuster’in (sıra Vikingur’dan daha zorlu rakiplere geldiğinde) bu kadar ofansif orta saha oyuncusunu nasıl değerlendireceğini de doğrusu merak ediyorum. Çünkü Quaresma ve Hilbert’in de gelişiyle Delgado, Tabata ve Tello’nun hepsi Guti’nin transfer edildiği bölgede oynamayı bekliyorlardı!
http://www.milliyet.com.tr/real-in-semih-i-/spor/haberdetay/16.07.2010/1264175/default.htm
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS