En spektaküler goller araştırmamızı, bir kaleci, Rene Higuita domine etti. Hem sonuçları, hem de golleri izleyebileceğiniz web adreslerini Salı günü yayımlayacağız bu köşede.
Ama bu hafta en çok yazıştığımız konu, “Chelsea gerçeği” oldu. Maalesef milletçe kamplara, siyah ve beyazlara ayrılmaya çok tutkunuz. Aradaki binlerce ton muhteşem “gri”ye şans tanımamakta üstümüze yok. “Milat 22 Şubat” yazısında külliyen Chelsea ve Lampard gerçeğini hiçe saymış değilim. Zaten o yazının iki sayfa öncesini, Avrupa panoramayı inceleyenler, haftanın takımı olarak Chelsea’yi seçtiğimiz detayını da yakalayacaklardı. Üstelik rüya final olarak Chelsea-Barcelona’yı hayal ettiğimi de belirtmiştim, kırık dökük satırlarımın arasında.
Ama hata etmişim. Yazı, birçoğuyla aynı pozitif görüşleri paylaştığımız ve müthiş bir zevkle “beyin fırtınası” yaptığımız okurlarımızı, dostlarımızı kamplaştırdı. Bir taraf Chelsea, bir taraf Barcelona mucizesini tarif etmiş, benim yazımdan kat be kat uzun olan e-maillerinde. Sadece sevgili Ufuk Şaner’in yazdıklarına değinerek keseceğim bu konuyu şimdilik. Diyor ki özetle, “Sahaya 11 Ronaldinho ile çıkıp yenilmektense, 11 Essien’le çıkıp berabere kalmak yeğdir”
Ben de diyorum ki, sahaya 5 Ronaldinho ve 5 Essien’le çıksak da, bari şu sahada sergilenen şeyin, bir “oyun” olduğunu unutmasak…
http://www.milliyet.com.tr/2005/12/23/spor/spo10.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS