Roger Ljung gitmişti de rahatlamıştık… Galatasaray’ın eski futbolcusu şimdi de Linderoth’un menajeri olarak tekrar ortaya çıkınca, yine başladık telaffuz taklalarına… Lung mu, Yung mu, Cung mu ben hâlâ öğrenemedim bu adamın adının okunuşunu… Neyse o benim cehaletim diyelim…
Her hafta sonu televizyonda 6 lig yayınlanıyor, 6 ayrı dile sahip, 6 ayrı ülkeden… Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası hatta Copa Libertadores’i falan da hesaba katarsanız, yüzden fazla ülkeden on binlerce futbolcu giriyor evlerimize, maçlar yoluyla… Hepsinin adı ayrı bir dilden, hepsinin soyadı bir garip… Bırakın futbolcuları, takımların adlarını bile tam öğrenememişiz daha… Getafe’nin (Hetafe midir, Etafe midir her neyse) okunuşunu daha yeni öğreniyoruz NTV spikeri arkadaşlarımızdan… Geçende Sabri (Ugan) mevzuyu açınca kafam biraz daha karıştı: “Yahu, Getafe Hetafe ise, Zaragoza da Zarahoza mı o zaman? Eğer öyleyse, München’a neden Münih diyoruz?”…
Sadece telaffuzda yaşamıyoruz kargaşayı, şimdi bir de yazım kargaşası girdi hayatımıza… München’a Münih, London’a Londra dememiz doğal tabii ama, Washington da Vaşington oldu mesela son dönemde… Birkaç ay önce Hürriyet gazetesinin kapağında Beschastnykh’in “Beşhastnik” şeklinde yazıldığını görünce herhalde artık bütün yabancı isimleri duyduğumuz gibi yazacağız diye düşünmüştüm… Sonra Milliyet’in kapağında günlerce “Salman Rushdie” çıktı! Başa döndük yine…
Bu iş tabii dilbilimcilerin karar vereceği bir konu ama, bizim naçizane önerimiz, Beschastnykh’e, Szymkowiak’a falan dokunmamaları… Her gün yeni bir ülkeden, yeni bir sporcu giriyor hayatımıza… Londra Londra’dır, veya Vaşington Vaşington’dur, yer ismidir, bir kez karar verirsiniz, biter… Ama kişi ismi bitmiyor ki… Bariçello mu yazacaksınız, Barikello mu? Hatta Kezman mı, Kejman mı?
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS