Önceki Cuma Konyalı Recep-Ömer-Gekas üçlüsü, Galatasaray savunmasının renkli ambalajını kazıdılar, pahalı ve gösterişli oyuncu grubunun dibinden önemli bir arızayı gün yüzüne çıkardılar: Büyük uğraşlarla alınan Chedjou dahil Galatasaray savunmasının hemen hiçbir parçası geriden güvenli çıkamıyor. Defolarıysa genelde isabetli uzun paslarıyla Muslera çözüyor. Uruguaylı kaleci Konya önünde iyi bir gününde olmayınca işler bozuldu tabii. Bozuk işler onun yokluğunda Fenerbahçe önünde de sürdü.
Dün daha ilk çeyrekte Eray’a oynanan bir geri pası genç kaleci Emre Belözoğlu’na teslim edince savunmanın da ona dönme seçeneği ortadan kalktı otomatik olarak. İkinci yarının başında da gariplikler devam etti: Önce Chedjou Melo’ya, sonra Semih Ceyhun’a 3 adımdan bomboş pasları aktaramadılar. Savunmadan çıkıştaki bu hataları sadece birer pozisyonun başlatılamaması, ya da 3 kere hücuma çıkılamaması şeklinde küçümsememek gerek. Savunmadan çıkarılamayan her top özgüveni düşürüyor. Savunmadan çıkarılamayan her top forvetlerin boş koşularını artırıyor, mental ve fiziksel dayanıklılıklarını düşürüyor. Savunmadan çıkarılamayan her top, rakip Fenerbahçe’nin G.Saray’ın üstüne biraz daha güvenli gelmesini sağlıyor.
Fenerbahçe zaten buralara güvenli gelen bir takım. Antep’i de böyle sıkıştırmışlar, bir Alper’le bir de Caner’le kazandıkları iki top iki gol getirmişti. Galatasaray’ı da aynı şekilde sıkıştırdılar zaten. 66’da da Dany’nin basit bir topu rakibe teslim etmesiyle geldi maçı koparan gol…
Bu noktada, Fenerbahçe’nin pres kabiliyetini artıran Webo’ya ilk 11 şansı veren Yanal’ı tebrik etmek gerek. Ayrıca Yanal, (hazır Mancini’yle dostlukları gelişmişken) Galatasaray’ı savunmadan sağlıklı çıkarabilen tek adam Riera’yı eve gönderdiği için İtalyan’a bir teşekkür de edebilir!
Chedjou’yla Basa
Herhalde futbolda yanındakine en bağımlı pozisyon stoper olmalı. İyi bir sağ açık, iyi bir santrfor, iyi bir kaleci, takımın geri kalanına bakmaksızın bireysel olarak herkesi etkileyebilir. Ama iyi bir stoper, yanındakiyle uyumsuzsa seyirciyi tek başına etkilemesi çok zor.
Lille’de her maçta övgü toplayan Chedjou’nun, Karadağlı partneri Basa’ya çok borcu varmış belli ki! Basa, bu sene yeni partneri Simon Kjaer’le harikalar üretmeyi sürdürüyor. Oysa Chedjou’nun G.Saray’daki görüntüsü her geçen gün sıradanlaşıyor. Edu’yu Lugano’dan, Ronaldo’yu Zago’dan ayırınca eskisi kadar parlak gözükmemişlerdi gözümüze. Chedjou’nun da Galatasaray’da yukarıya tırmanması için belli ki kendi Basa’sını bulması gerekiyor.
Burak meselesi
Geçtiğimiz günlerde bir okur dostumuzdan aldığım esprili bir e-postada şöyle yazıyordu: “Burak’ı boş bir futbol sahasına, yapayalnız bırakın. Taç çizgisi üstünde bir kaleden diğer kaleye dümdüz topu sürmesini isteyin. Başarılı olacağına dair şüphelerim var”
Doğrusu bu şüpheleri ben de taşıyorum artık… Üstelik top sürme konusunda bu denli sorun yaşayan bir oyuncunun çizgide oynuyor olması da büyük bir ironi!
Burak’ı Türkiye’nin 4 büyük takımının tamamının da, Rusların da, İtalyanların da transfer etmek istemelerinin nedeni açık: İyi gol kokluyor. Çok yürekli ve 90 dakika araya koşu yapmaktan yorulmuyor. Sağ ayak içiyle her şekilde çerçeveye vuruyor. Artık kafayla da gol atıyor.
Ama Burak’ın daha 28 yaşında 7 takım dolaşmış olmasının, birçok kulüpte kendini kabul ettirememiş olmasının nedeni de belli: Çizgide oynadığında kimseyi tatmin edemiyor. Beşiktaşlılar’ı da edemedi. Fenerbahçeliler’i de edemedi. Eğer Galatasaray’a geldiği ilk günden beri çizgide oynasa, muhtemelen Galatasaraylılar’ı da edemeyecekti. Kusursuz top süremeyen bir oyuncunun çizgide oynaması da pek mümkün değil zaten.
Mancini’nin elindeki oyuncu listesini ve oynattığı sistemi bir kez daha gözden geçirmesi lazım belli ki…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS