Bendeniz, bundan tam 7 yıl önce, 18 Ocak 2005’te ilk kez Milliyet binasından içeri girdim. Yedi yıldır da burada stajyer/editör/yazar olarak çalışıyorum. Yedi yıl gibi kısa sürede Milliyet’te iki patron, üç yayın yönetmeni değişti; tek bir şey değişmedi: Milliyet arkadan okunan gazete olma hüviyetini sürdürdü, Cem Şengül yönetimindeki spor servisi Abdi İpekçi/Namık Sevik’ten devraldığı bayrağı onuruyla taşımaya devam etti.
Son şike sürecinde (gizlilik kararı sürüyorken) belki Milliyet’te mahkemeden sızdırılmış evrakı okumadınız; ama bu gazete zaten 2 yıldır Bochum Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmayı kamuoyuna ilk ve eksiksiz olarak ileten yayın organıydı. Bu süreçte Milliyet’in manşetlerinde Twitter (namı diğer tevatür) kaynaklı doğruluğu şüpheli duyumlar yer almadı; ama talimatnamenin değişmesi gerekliliğini 6 ay önce ilk olarak bu sayfalarda okumuştunuz.
Gazetem şu anda belki tarihinin en sıkıntılı sürecinden geçiyor, büyük bir yönetim kargaşası yaşanıyor. Ama benim 7 yıldır olduğu gibi bugün de içim rahat… Çünkü biliyorum ki bu spor servisindeki tüm arkadaşlarım, patronaj veya popülarite odaklı değil yalnızca namus odaklı çalışır. Maksatları sosyal paylaşım sitelerinde fenomen olmak değil, sabah bayiden gazetesini alan okura haberi en ciddi ve en doğru haliyle iletmektir.
Ben de bu serviste yedinci senemi doldurduğum bugün, bu yapının küçük bir parçası olmaktan duyduğum gururu sizlerle paylaşmak istedim. Mutlu haftalar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS