Üst üste üçüncü büyük turnuvada ev sahibi ile oynayacak olmamız enteresan… Ama Belçika ve Japonya-Kore’den sonra İsviçre’nin de saha avantajındansa, baskı dezavantajı içinde olacağını düşünüyorum.
Zaten birinci torbadan turnuvanın favorilerinden Hollanda hariç çekmemiz muhtemel üç takım baş edebileceğimiz türden rakiplerdi. Dünya Kupası elemelerinde Ermenistan’la eşleşmemizden sonra burada da İsviçre’yi çekmemiz, futbolun aslında sadece futbol olduğunu gösterme adına her 3 ülkeye önemli barış fırsatları tanıyacak.
Grubumuzda dikkat çeken bir başka husus da her üç rakibimizin hocalarının çok büyük başarılar kazanmış teknik adamlar olması… Jakob Kuhn, Dünya Kupası’nda çeyrek finalin kıyısından döndükten sonra ülkesinde krallar gibi karşılanmıştı. Bu şampiyona öncesi ülke futbolundaki düşüş ve onun da görevini bırakacağını açıklaması bizim için avantaj…
Birincilik hedeflenmeli
Yine Karel Brückner, kariyerinin en üst noktasını Euro 2004’te yaşadı ve o da muhtemelen bu turnuvayı hayatının anlamı olarak görmüyor. Diğer tarafta Luis Felipe Scolari’nin de motivasyonu, üst üste aldığı cazip teklifler ve İngiltere’de çalışma ihtimali ile en üst noktada sayılmaz. Portekizliler de, Euro 2004 finali ve dünya dördüncülüğünün ardından büyük bir başarı baskısı altında değiller.
Üstelik gruptaki iki rakibimiz İsviçre ve Çek Cumhuriyeti, kendi lig düzeyleri ulusal takımlarının çok altında olan futbol ülkeleri… Neredeyse tamamı lejyonerlerden oluşan bu iki rakibimizin yıldızlarının 7 Haziran’dan önce ortak bir planla hareket etmeleri çok kolay olmayacak. Bizse ligimizi biraz erken bitirip, turnuvaya daha fazla çalışma imkanına sahibiz.
Bu grupta hedefimiz birincilik olmalı… Zira çeyrek finalde rakibimiz B Grubu ikincisi olur, muhtemel birinci Almanya ile eşleşmezsek, önümüz daha açık olacaktır.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS