Kasımpaşa, oyuncu kadrosunun ciddi bir kısmını, transferin son gününde (1 Eylül’de) tamamlayabilmiş. İlk 11’inden 8’i son bir ayda takıma katılan oyuncular… Hocası Yılmaz Vural da 3 Eylül’de gelmiş ama 2 haftada bazı temel gerekliliklerde oyuncularıyla aynı noktaya ulaşmayı başarmışlar. Mücadele ediyorlar, futbolun gerektirdiği sertliği ölçüsünde (ya da ara ara ölçüyü kaçırarak) uyguluyorlar. Özellikle ikili mücadelelerde sağlam olma konusunda 11 adam söz birliği etmişler.
Karşılarındaysa (özellikle ilk 70 dakika, oyun Sancak-Keita hadisesiyle gerilene kadar) asiller ordusu gibi bir Galatasaray var. 8’i perşembe gecesi Atina’da bayağı yorulmuş sarı-kırmızılı adamlar, ayaklarını sokmaktan kaçıyorlar. Hatta 60’lara kadar da stoperler dahil hemen hemen kimsenin yere düşüp formasını kirlettiğini görmedim. Bu Galatasaray’daki “temiz forma” inadı öyle acayipti ki, 40’larda bu tabloya Elano bile isyan etti! O Elano ki, Manchester City formasıyla en kıran kırana maçta bile hiçbir şey umurunda olmayan, ayrıcalıklı bir şövalye gibi oynayan bir adamdı. Hatta City taraftarları takımlarının fair-play kontenjanından UEFA Kupası’na gitmesini esprili bir biçimde onun suya sabuna dokunmayan oyununa bağlamışlardı! İşler Kasımpaşa’nın da istediği gibi gitmişti, belki de sahadaki tek özel adamları Moritz’in attığı gol, onları soyunma odasına galip götürdü. Ki bu sarı-kırmızılıların Temmuz’daki garip Tobol maçından beri mağlup kapattıkları ilk 45 dakikaydı… Ama “forması temiz adamlar” çok fazla paniklemedi, belli ki öndeki dörtlünün (ve onların kulübedeki alternatiflerinin) yeteneklerine güveniyorlardı. Düşündükleri gibi de oldu…
* * *
Kalite zayıfı maçın göze girenleri, Kasımpaşa’nın savunmasındaki 19’luk gurbetçi Barış’la, biraz daha hızlı olsa burada kalmayacağı çok bariz olan Moritz’di… Galatasaray kalecisi Franco’nunsa geri pastaki ve kale atışlarındaki konsantrasyon eksikliği göze battı.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS