
Hürriyet Gazetesi Ertuğrul Özkök ve Uğur Meleke, ligde hafta sonu oynanacak olan Fenerbahçe – Galatasaray derbisini değerlendirdi
Uğur Meleke: ŞEHİR TAKIMI TUTMA KÜLTÜRÜ GELİYOR
Süper Lig’de muazzam bir hafta. İlk 7’de bulunan şampiyonluk yarışçılarının altısı birbirleriyle oynuyor. Cuma Sivas-Alanya, cumartesi Beşiktaş-Trabzon, pazar F.Bahçe-G.Saray maçlarını izleyeceğiz. Bu enteresan yarış için görüşleriniz neler?
Premier Lig’de birinciyle yedinci arasında 38 puan fark var. Fransa’da 25, İtalya’da 22 puan bu fark… Süper Lig’i elbette kalite açısından bu liglerle asla kıyaslayamayız. Ama en azından rekabetçiliğimiz sevindirici. Üstelik rekabetçilik, bizim gibi ‘şehir takımını tutma kültürü’ zayıf bir memleket için ekstra önemli. Sivaslı, Alanyalı 8-10 yaşlarında birçok çocuk, İstanbul büyüklerini değil, kendi şehir takımlarını tutmayı tercih edecek şu sıralar. Orta vadede Anadolu takımlarının taraftarı artarsa, şehirdeki farkındalık artar. Sponsorların ilgisi artar, direkt ve dolaylı ticari gelirleri artar. Ekonomileri daha sürdürülebilir bir hal alır, bu da onların zirve yarışına daha sık girmelerini sağlar. Baskı azalır, antrenör istikrarı sağlanır, genç yerli oyuncular daha fazla şans bulurlar. 8-10 yaşında bir çocuğun seçimini küçümsemeyin. O çocuğun kendi şehir takımını tutması, aslında uzun vadede Türk futbolunun kurtuluşu demek.
FENERBAHÇE-GALATASARAY DERBiLERi ESKiSi GiBi DEĞiL
Fenerbahçe-Galatasaray derbisi, şu anda size ne ifade ediyor? Türk futbolunun en yüksek marka değerine sahip maçı son yıllarda biraz kan mı kaybetti? Hâlâ o eski parıltılı marka değerini sizce koruyor mu?
Glasgowlu iki kardeşten birinin Rangers, birinin Celtic taraftarı olduğuna kolay rastlayamazsınız. İki kulübün arasında mezhepsel ve sosyal ideolojik bir ayrım söz konusudur. Ya da iki Moskovalı kardeşten birinin Spartak’lı, birinin Dinamo’lu olduğu çok vaki değildir. Onları da siyaset ayırır zira. Ancak Türkiye’de kulüpleri böyle sert duvarlar ayırmaz, bizde bir kardeşin F.Bahçeli, diğerinin G. Saraylı olması sıradandır. Çünkü aynıyız hepimiz. Ama maalesef son yıllarda başta provokatif kulüp yöneticileri olmak üzere bazıları öyle ayrıştırdı ki sporseverleri, öyle bir gerilim pompaladılar ki, hiçbir derbiye sporcular huzurlu çıkamıyor. Bu da kavga-dövüş dozunu artırıyor, futbol kalitesini düşürüyor. Marka değerindeki düşüşün de sebebi bu.

STATLARIN DA RUHU VARDIR
G.Saray’ın 7 bin 365 gündür Kadıköy’de lig maçı kazanamamasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu seriyi nasıl açıklamalı? Sportif veriler yeterli mi? Metafizik de karıştırılabilir mi?
Statların da ruhu olduğuna inananlardanım. Mesela Real Madrid de 1991’den 2010’a kadar tam 19 yıl Deportivo deplasmanında kazanamamıştı. Real Madrid o süreçte 6 kere lig şampiyonu oldu. 3 kere Şampiyonlar Ligi’ni kazandı. FIFA tarafından yüzyılın kulübü seçildi. Raul’lerle, Roberto Carlos’larla, Ronaldo’larla Riazor’a gitti. Ama kazanamadı bir türlü. Bu da bir tür bir şey.
TERiM, YANAL’A GÖRE RAHAT
Yenilen taraf için hikaye nasıl gelişir? Sizce Yanal kaybederse ne olur, Terim kaybederse ne olur?
Tabii ki Terim, Yanal’a göre daha rahat. İkinci devrede 5’te 5 yapmış olarak deplasmana gidiyor. Yenilse bile puan tablosunda rakibine geçilmiyor. F.Bahçe’yse son 3 maçta 1 puan kazandığı için oklar Yanal’a yönelmiş durumda. Yanal, kaybederse aleyhinde büyük bir baskı oluşacağını, hatta görevinin de tartışmaya açılacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
KADIKÖY’DE SON KAZANAN TAKIM UEFA KUPASI’NI ALDI
Biraz da bu derbinin teknik analizine odaklanalım… Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle, ‘Fatih Terim, Türk futbolunun Obradovic’i.’ Peki Terim’in sihri, Kadıköy’deki büyüyü bozmaya yetecek mi?
Ben 1999-2000 sezonunu iyi hatırlıyorum. Terim’li Galatasaray Kadıköy’de son kazandığında, o meşhur UEFA Kupası serüvenine henüz başlamıştı. Zaten o derbi de, Galatasaray’ın Bologna maçı nedeniyle ertelenmiş, aralık sonunda oynanmıştı.
SÜPER KADRO
Yanılmıyorsam Hasan Şaş grip olmasına rağmen gol atmıştı o maçta. Ama o galibiyeti bir Fatih Terim sihri olarak okumak o süper kadroya biraz haksızlık olur; zaten o kadro 5 ay sonra UEFA Kupası’nı getirmişti Türkiye’ye.
TÜRKiYE’DE ‘MERT OYUN’UN TEŞViK EDiLMESi ŞART
Bu pazar Arsenal-Everton ve F.Bahçe-G. Saray maçları aynı saatlerde oynanacak. Mesleki zorunluluk olmasaydı, TV kumandanızda hangisi daha ağır basardı?
Yeni nesil, bir önceki nesil gibi Süper Lig’e aileden gelen, otomatik bir sempati beslemiyor. Daha iyi maç alternatifleri varsa oraya yöneliyor. Ligimizin daha seyredilir olması için akışkanlığı artırmak gerek. İngiltere ile aramızdaki fark, çok faul olması. Her faulde bir itiraz seremonisi yaşanması. Ayrıca yere düşenin kalkmaması. Bu yüzden de hakemlerin sahte sakatlıklar için sürekli oyunu durdurması. Aslında bunlar, ‘mert oyun’un teşvik edilmesiyle düzelebilir.
UMARIM HOCALAR BU SEFER BiZi ŞAŞIRTIR
Her iki takımın da şampiyonluk yarışındaki durumları göz önüne alındığında siz nasıl bir müsabaka bekliyorsunuz? İlk devredeki gibi sıkıcı ve tutucu mu, yoksa açık ve cesur bir oyun mu?
İki takım arasında ilk devrede oynanan müsabaka, gerçekten belki de sezonun en kötü maçıydı. Bir devre neredeyse top oynanmamış, oyun aşırı durmuş ve utanç verici bir 45 dakika yaşanmıştı. Öncelikli temennim, tekrar böyle bir maç yaşamamak. Tekrar böyle bir kontrol oyunu, tutucu futbol, sıkıcı bir 0-0 yaşanmasından ben endişe duyuyorum doğrusu. Umarım hocalar bizi şaşırtırlar.
KİLİT ADAMLAR EMRE AKBABA VE KRUSE
Sizce derbinin kilit oyuncuları kimler olur? Sonucu belirlemede kim veya kimler öne çıkar? Kimler bu maçı harika bir hatıra, kimler berbat bir gün olarak anımsamaya daha yakın?
Terim için sanırım tek problem, Lemina’nın yerine oynatacağı isim. Eğer tercihi Belhanda olursa, ben Faslı oyuncunun derbiye negatif anlamda damga vurabileceğini düşünüyorum. Doğru tercih Ömer gibi geliyor bana. Yanal’ınsa sol bekte Hasan’ı, savunmada Serdar’ın yanında Rami veya Falette’i, sağ açıkta da Dirar’ı kullanacağını tahmin ediyorum. Bence derbinin iki kilit adamı Emre Akbaba ve Kruse. Gününde olan takımını taşıma kudretine sahip.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS