Dünyanın en büyük derbisi oynanıyor İstanbul’da… Bitime sadece 3 hafta var ve 2’nci G.Saray, lider F.Bahçe’yi ağırlıyor. Maç gündüz 12:45’te, çünkü federasyon, tüm yılın fikstür planlamasını çok önceden yapmış ve olağanüstü bir durum olmaması halinde değişikliğe gitmiyor (Eyvah, maçın gündüz oynanması, yayıncı kuruluşun reytingini veya reklam payını düşürecek)…
Üstelik lider F.Bahçe, çarşamba günü Ş.Ligi yarı final maçı oynamış, sadece 61 saat sonra bu derbiye çıkmak zorunda kalmış, hatta önümüzdeki salı da Devler Ligi’nde finale kalma mücadelesi verecek. G.Saray, rakibinden 1 gün fazla dinlenmiş, bu müsabakadan sonra da 24 saat ekstra zamanı var. (Federasyon, maçı pazara almadığı için G.Saray’ı kayırmakla suçlanacak)
Kadrolar elimize ulaştı. Zico, sezonun bu en önemli maçında Alex’i kulübede oturtuyor ve onun yerine Deivid’i oynatıyor (Bu Zico da hoca mı şimdi?).
Maçın öyküsü
Dakika 10… Esas şimdi büyük bir problem var. Nonda’nın darbesiyle Lugano’nun yüzü kanlar içinde kaldı, Uruguaylı ayakta durmakta güçlük çekiyor ve hastanenin yolunu tutuyor. Zico, kenarda Önder olduğu halde oyuna Selçuk’u sokup sistem değiştiriyor! (Evet, gerçekten hoca değil galiba)…
Dakika 44… Deivid’in arkadan yaptığı sert darbeyle H.Balta yerde kaldı… Tribünler ayaklandı, hakem Aydınus, kart göstermek üzere koşarak gitti olay yerine… Ama H.Balta, hakeme eliyle “Hayır, kart gösterme” diye işaret etti, yerde acı içinde yatarken Deivid’in özrünü kabul etti ve Aydınus bu pozisyonu uyarıyla geçiştirdi. (Ey hakem, oyuncunun uyarısına göre mi karar verilir? Hakemin başı dertte… Hatta H.Balta’nın da…)
Dakika 45… Deivid’in karttan kurtulduğu pozisyonun devamında G.Saray’ın golü geldi! Durum 1-0… Şampiyonluk el değiştirebilir!
Kafa golünü atan Lincoln, formasının altından Mehmet’in annesinin adı yazılı olan bir tişört çıkardı. Mehmet, perşembe günü anneciğini yitirdi ve hocası oynayıp oynamama kararını ona bıraktığını söyledi. Mehmet, sezonun bu en önemli maçında oynamamayı tercih etti. (Oysa başkaları bacağı kopsa oynuyorlar!)
Galatasaraylılar, ellerini gökyüzüne kaldırarak bu golü merhuma armağan ettiler. Bu gergin maçın ilk yarısındaki tek sarı kart da formasını çıkaran Lincoln’e geldi. (Ne sorumsuzca görülmüş bir sarı kart!)
Dakika 64… (Zico nihayet medyayı dinledi ve…) Alex’i oyuna aldı… Durum 1-1, avantaj F.Bahçe’de…
Dakika 72… G.Saray frikik kazanıyor ve Nonda ile Lincoln arasında atışı kullanmak için tartışma yaşanıyor. Nonda’nın vuruşunu kaleci Volkan çeliyor, ama iki oyuncu arasındaki tartışma sürüyor. (Kimse G.Saray’dan büyük değildir, 2 oyuncu da kadro dışı kalabilir).
Dakika 84… G.Saray bu kez bir penaltı kazanıyor ve şimdi de Lincoln topu Nonda’ya bırakmıyor… Takımın esas penaltıcısı Mehmet de sahada yok! (Lincoln kaçırırsa büyük kaos olacak)
Lincoln attı. Müsabaka 2-1 sona erdi… 202 TV kanalının yayınladığı dünyanın en önemli derbisinde 3 puanı kazanan G.Saray, şampiyonluk umutlarını tazeledi. Maçta sadece 29 faul oldu, 1 ciddi sakatlık, 1 penaltıya rağmen yalnızca 7 sarı kart var. Bu müsabakanın rövanşı belki de 1 ay sonra Moskova’da, Ş.Ligi finalinde olacak.
Gözlerimizi kapattık ve bir an Stamford Bridge’i Ali Sami Yen, M.United’ı F.Bahçe, Chelsea’yi de G.Saray varsayıp, onların cumartesi günü oynadığı harika maçı, Türkiye’ye adapte ettik.
Şimdi başımızı ellerimizin arasına alıp düşünelim, bu yazı bir Chelsea-Manchester United uyarlaması değil de gerçek olsaydı, Galatasaray-Fenerbahçe maçı 12:45’te oynansa, Zico Alex’i yedek bıraksa, H.Balta Deivid’in kart görmesini engellese ne olurdu?
Bir İngiliz A.Cole’ün bir Portekizli Nani’ye gösterilecek karta engel olması, Bir Alman Lampard’ın golünü vâkur bir şekilde Bayan Pat Lampard’a armağan etmesi, takımların bütçesiyle, ekonomisiyle, İngiltere’nin gelişmişlik seviyesiyle ilgili midir? Ahlâk, adalet duygusu veya medeniyet paraya tahvil edilebilir mi; bir ırkın/bir kıtanın uhdesinde olabilir mi?
Galiba hep beraber düşünmek gerek bu maç üzerinde..
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=521699
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS