Kayseri sezon başında gayet iyi bir kadro yaptı. Şota’nın Badstuber’i Hasan Ali oldu, Selim Teber’i de Schweinsteiger misali iki yönlü bir merkez oyuncuya dönüştürdü. Ama 13-14 iyi oyuncunun yanına tecrübeli alternatifler konulamadı. İleri dörtlüden Cangele, Troisi ve Furkan eksik olunca sahada yürüyen Ali Bilgin’i Şota gönül rahatlığıyla kulübedeki yirmilikler Semih ve Ömer’le değiştiremedi. Kayseri’nin kötü 45 dakika sonrasında oyuncu değişikliği yapamamasının nedeni de sanırım bu.
Ama Gürcü Hoca’nın takımının bu sezon diğer büyüklerden bir farkı var: Mağlup duruma düştüklerinde (kulübeye bakmadan, 11’e müdahale etmeden) iyi reaksiyon verebiliyorlar. Sivas maçını döndürdüler, Kasımpaşa maçını döndürdüler, G.Birliği’ne karşı da penaltıyı kaçırmasalar 3 puan alabilirlerdi. Sivas ve Kasımpaşa’ya nispeten G.Birliği duran topları daha iyi savununca bir ekstra gol bulunamadı, orta ikili Selim-Abdullah da rakibin süratli Hurşut-Serkan silahı nedeniyle ileriye fazla gidemeyince oradan da bir ekstra pozisyon üretimi olmadı. Sonuçta neticeyi de özel yetenek Mehmet Eren belirledi…
Gençlerbirliği’ndeyse Türkiye’de bu sezon çokça konuştuğumuz, hatta (korkarım) kanıksamaya başladığımız acayip bir gelişim söz konusu: Hoca değişiyor, futbolcular daha çok istemeye, daha çok koşmaya başlıyorlar! Zumdick (zaten Doll’ün de eski yardımcısı olduğu için) selefiyle aynı sistemle (4-2-3-1) ve hemen hemen aynı oyuncularla oynuyor. Ama Kocaman’ın yakındığı gibi, Rijkaard-Hagi örneğinde olduğu gibi, takım performansları bazen değişen sistem ya da değişen 11’le ilgili değil, tamamen artan futbolcu isteğiyle ilgili oluyor… Türkiye’de düzenin böyle yürüdüğünü çözen futbolcular artık hocaları göndermeye muktedir olduklarının farkındalar. Şu anda Zumdick’i değiştirmek için pusuda olan bir zihniyet iktidarda olduğu sürece de, galiba bu garip futbolcu tavrı da müstahak sayılır…
http://www.milliyet.com.tr/duzen-boyle-/ugur-meleke/spor/yazardetay/06.11.2010/1310887/default.htm
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS