Hugo Broos, geçtiğimiz hafta içinde Belçikalı bir gazeteciye röportaj verdi. Yaşadığı şehre alışma güçlüğü çektiğinden bahsetti, yeni ülkesindeki sıkıntılarını dile getirdi. Belki yaptığı çok profesyonelce değil, ama satır aralarını dikkatli okursanız röportajın son derece insan… olduğunu da fark edeceksiniz. Uzun aylar sonra bir dostunu veya en azından aynı dili konuştuğu bir gazeteciyi bulmuş, deyim yerindeyse yeni kentiyle ilgili “dert yanmış” adam… Tabii ki Broos’un dertleri kesinlikle Trabzon’a özgü durumlar değil, hangi şehirde yaşarsak yaşayalım, hepimizin son derece aşina olduğu, maruz kaldığı ve hatta yaptığı hareketlerden bahsetmiş Broos…
“Trabzon, bir teknik adam mezarlığı” demiş mesela. “Son 20 yılda 23 antrenör değişmiş” diye de eklemiş. Peki yalan mı söylemiş şimdi bu adam? Sümer, Braems, Leekens, Güneş, Vural, Sümer, Denizci, Milne, Özyazıcı, Bulak, Tekelioğlu, Briegel, Aybaba, Semercioğlu, Doğan, Derelioğlu, Güneş, Çıkrıkçı, Halilhodzic, Lazaroni, Doğan, Yanal ve Özen… İnsan sayarken yoruluyor, kovanlar yorulmadı mı acaba?
20 yıl boyunca çalıştığı Belçika’da hiçbir takımda 2 sezondan kısa kalmayan Broos’a, aynı 20 yılda 2 sezon dayandığı tek hoca Şenol Güneş olan bir kulübün garip gelmesi normal değil mi? Şimdi ilk yapılacak şey, Broos’un bunu neden söylediğini sorgulamak mı, yoksa bu takımın 23 teknik adamı nasıl kovduğunu düşünmek mi Allah aşkına?
Bireysel silahlanma
Broos’un en çok tepki çeken ve başkana şikayet konusu olacağı iddia edilen diğer açıklaması da ilginç: “Bireysel silahlanma çok yaygın. Ne zaman bir silah sesi duysam aklıma kaptan Egemen’in 25 silahı geliyor” demiş Belçikalı teknik adam… İki gün sonra kulübün kendisinden hesap sormasının üstüne ise bu soruda bir tercüme hatası olduğunu ve yanlış anlaşıldığını söylüyor. Peki, siz Broos’tan savunma isteyen Trabzonspor’un, kaptan Egemen’e gerçekten bu sayıda silahı olup olmadığını sorduğunu duydunuz mu?
Bu ülkede bir yılda 785 bin silahlı olay meydana geldiğinin, bu olaylarda 8 bin kişinin ölüp, 161 bin kişinin yaralandığının farkında mıyız? Peki söz konusu olaylarda ele geçirilen 22,428 silahtan tam 19,769’unun ruhsatsız olduğunun? Bireysel silahlanmanın her yıl bir iç savaş ölçüsünde can kaybına neden olduğu bir ülkede sorgulamamız gereken kişi bunu dile getiren Broos mu şimdi?
Kırmızı ışık
Bir de kırmızı ışık konusu var tabii… Broos henüz herkesin kırmızı ışıkta geçmesine alışamamış, hatta eşi ve bir arkadaşı bu nedenle ölümle burun buruna gelmişler! Siz yabancı ülkede çalışan bir teknik adam olsanız ve kamuoyuyla eşinizin ölümle burun buruna geldiğini paylaşsanız, bu röportajın ardından ne beklerdiniz? Röportajla ilgili kulübünüzden bir savunma istenmesini mi, yoksa “Hey Hugo, geçmiş olsun” diyen birilerini mi? Tamam “vefa” çoktandır bizim lügatımızda bir semt adıyla yetinir oldu da, “nezaket”i ne zaman vilayet yaptık yahu?
Kafa-sehpa ilişkisi
10-15 yıldır futbol ailesinde çok büyük bir ahlâki gerileme var, kabul etmemiz gerek. Her G.Saray-F.Bahçe maçında polisiye olaylar çıkıyor, suçu karşı tarafa atıp sıyrılmaya çalışıyoruz, utanmıyoruz, galiba artık utanma duygumuzu da kaybettik. Yabancı bir hoca “Kırmızı ışıkta geçiyorsunuz” , “Silahlanıyorsunuz”, “Teknik adam kovuyorsunuz” diyor, utanmıyoruz, çare olarak onu da kovmaya kalkıyoruz!
Bu mesele kesinlikle Trabzon’un veya Trabzonspor’un meselesi değil, hepimizin meselesi. Lütfen durup bir kez daha sakin kafayla düşünelim. Çare Broos’u kovmak mı, yoksa söylediklerini bir mantık süzgecinden geçirip eylemlerimizi sorgulamak mı? İlkelliğimiz ‘al misketlerini, ver misketlerimi’ düzeyine geldi, geçiyor… Kafamızı sehpaya çarptığımızda sehpayı dövmekten vazgeçmeliyiz artık.
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1163740&AuthorID=112&b=Dostum%20Hugo,%20gecmis%20olsun&a=Ugur%20Meleke&ver=94
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS