İtalya Serie C’de yaşanan olayı okumuşsunuzdur. Taraftar grubunun maça çıkmamaları yönünde baskı yaptığı ve tehdit ettiği Nocerina Kulübü, federasyondan ceza almamak için garip bir yola başvurdu: Salernitana deplasmanına normal bir şekilde gittiler, normal bir şekilde sahaya çıktılar. Ama sonra şeytanın aklına gelmeyecek senaryolarını uygulamaya koydular: Daha 2’nci dakikada 3 oyuncu değişiklik haklarını birden kullandılar. Sonra da 15 dakika içinde 5 oyuncuları sakatlanıp sahayı terk etti. Nocerina daha 20’nci dakikada sahada 6 kişi kalınca hakem maçı tatil etti mecburen.
Aslında hikayede kitaba uygun olmayan hiçbir şey yok: Bir teknik direktörün 2’nci dakikada 3 oyuncu değişikliği yapması yasak değil. 5 oyuncunun tesadüfen peş peşe sakatlanması da pekâlâ mümkün. Nocerinalılar herşeyi kitaba uygun yapmış ve hem taraftarlarını memnun edip hem de federasyonu kandırmış gibi gözüküyorlardı.
Tabii ki işin sonu böyle bitmedi… İtalya Futbol Federasyonu kendilerini kandırmaya çalışan kulübü en ağır biçimde cezalandırdı, küme düşürdü. Başkanı 3 yıl, sakatlık numarası yapan beş oyuncuyu birer yıl spordan men etti.
Biz de aşağı yukarı aynı dönemlerde, aşağı yukarı aynı gariplikte bir olay yaşadık. Nocerina’nın yaptığı gibi Donk’un yaptığı dünya futbol tarihinde bir ilk, belki de aynı zamanda bir sondu. Çok özel bir durumdu. Yani kafa karışıklığı normal. Ama bazı detaylar normal değil.
Barış Şimşek
Birinci garabet, Barış Şimşek’in düdüğü ikinci top, birinci topa atılmadan önce çaldığı; hatta ikinci topu o anda gördüğüne dair beyanının esas alınması gerektiği iddiası… Futbol camiasında çeşitli sohbetlerde bu iddialar dile geliyor, hakem beyanının esas alınması gerekliliği konuşuluyor. Ki bence pek de haklı olmayan bir tez bu. Zira, eğer bu tarz açmazlarda sadece hakem beyanı esas alınırsa, dünya üzerinde hiçbir pozisyonda kural hatası hükmünün verilmesi mümkün değil! Çünkü her bir hakem, dünya üstünde her bir pozisyonu (kural hatası değil) hakem hatası hükmüne çevirmeye muktedirdir. Örneğin Ali Aydın dürüst bir adam olmasa, Fenerbahçe-Rizespor maçında kendini kurtarmak için “Victoria’ya değil, Koray’a kart göstermiştim” dese, (eğer sadece hakem beyanını esas alacaksak) itiraz etme şansımız var mı? Ya da Kuddusi Müftüoğlu dürüst bir adam olmasa, Gençlerbirliği-Beşiktaş maçında üç kez düdük çalmadığını, ikincisinde düdük ağzındayken nefes alışverişinden dolayı yanlışlıkla ses çıkmış olabileceğini iddia etse ne yapabilirsiniz? Eğer sadece hakem beyanını esas alıyorsak, onu da kural hatası ilan etme şansınız yok… Oysa Şimşek’in yaptığı da, en az Aydın ve Müftüoğlu’nun yaptıkları kadar net bir kural hatası.
Eğer beyan detayına taparsak, karşımızdakinin de etten kemikten bir insan olduğunu unutursak, pekâlâ Nocerina antrenörünün de, “takım sahaya çıkınca yanlış 11 yaptığımı anladım; ikinci dakikada 3 oyuncu değişikliğiyle hatamı düzelttim” beyanını da esas almak zorunda kalırsınız. Ya da Nocerinalı sakatlanan 5 oyuncunun adale çekmesi beyanını da! Hakemler, antrenörlerden ya da futbolculardan üstün yaratıklar mı ki, onların beyanını kayıtsız koşulsuz tek kriter gözetmek zorundayız? O zaman futbolcu beyanını da esas alalım, hiçkimseye aldatmaya yönelik hareketten sarı kart göstermeyelim! Ne dersiniz?
Ve Ryan Donk…
Olaydaki ikinci garabet de, Donk’un elini kolunu sallaya sallaya futbol oynamaya devam etmesi… Son derece kötü niyetli, lüzumsuz, feci bir hareket yaptı; koca bir ülke futbolunu karıştırdı ve olaydan en temiz çıkan da o oldu neredeyse! Tamam, belki talimatta bu tarz bir hareketi ağır cezalandıracak bir yaptırım yok; lâkin hukuk, yaşayarak gelişen bir organizmadır. Muhakkak ki tarihin bir yerinde her bir suçun ilk kez işlendiği gün vardır; ve o gün o suç adil bir biçimde cezalandırılmak zorundadır. Eğer hiçbir zaman ilk suçu kitapta yok diye düzgün cezalandıramayacaksak, tarihte ikinci cinayet de, ikinci hırsızlık da, ikinci tecavüz de cezasız kalırdı!
Benim görüşüm şu: Donk, futbolu çirkinleştirdi. Adil ve dürüst davranmadı. Hem rakibin, hem hakemin, hem o maçı izleyen seyircinin hakkına tecavüz etti. Ülke futbolunu karıştırdı. İki kulüp birbirine girdi. Dolaylı olarak Beşiktaş’ın stat değişikliğine bile mâl oldu bu kriz! Bu sportmenlik dışı hareketin cezası ağır olmalıydı. Belki 10 maç. Belki 20 maç… Ama böyle kötü niyetli bir hareket cezasız kalmamalıydı.
Nocerina’nın yaptığının cezasız kaldığını düşünebiliyor musunuz mesela? İşte Donk’un yaptığının da neredeyse cezasız kalması, bence o boyutta bir fiyaskodur. Ülke futbol tarihine sürülmüş kara bir lekedir. Üzülerek söylüyorum ki, bugünden sonra yapılabilecek türlü numaranın da önünü açmıştır. Maalesef.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS