İsmail Kartal, Jose Mourinho ya da Yılmaz Vural, Fenerbahçe’nin başına kim gelirse gelsin yapılacak şey aşağı yukarı belliydi. Zaten bu takım Şubat 2013’te Kocaman döneminde Emre-Webo’nun katılımıyla kurulmuş, o günden beri 4-3-3 oynamış. Kuyt-Webo(Emenike)-Sow’un harika uyumu ile bir şampiyonluk, bir Türkiye Kupası bir de Avrupa Ligi yarı finali elde etmiş. İsmail Hoca da gerekeni yaptı, Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkmadı, Olympiacos karşısına sokaktaki herkesin ezberden sayacağı oyuncular ve düzenle çıktı. Fenerbahçe’de işler yolunda; Sheffield-Sevilla maçlarına göre takım daha diriydi, Olympiacos’un da 3 gün içinde ikinci ciddi maçına çıkması sanırım sarı-lacivertlilerin işini bir kademe kolaylaştırdı. Bu yaz Milan-City ve Liverpool karşısında izleyip çok beğendiğim Olympiacos, aslarını Bilbao ve Fenerbahçe maçlarında ikiye bölüp kullanınca Milan karşısındaki rüzgarının biraz uzağında kaldı doğrusu.
Fenerbahçeliler’in çok istekli olması hocalarını sevdiklerinin de bir göstergesi sanırım. Yaşayan profesyonellik heykeli Kuyt, çok hazır gelmiş. Sow-Emenike hem formda hem de uyumlulardı. İsmail Hoca son yarım saatte Serdar’ı sağ bekte, Alper’i açıkta denedi. Sanırım ileri üçlü için sadece 4 yabancı alternatif olması handikapını o da Yanal gibi Alper’i hücumda kullanarak çözmeyi deneyecek. Bence bu üçlüye bir alternatif de Diego olabilir. Zaten bu sistemde bence Diego’ya on numara olarak yer yok. Atletico Madrid’de Simeone, onu sağ açık/sol açık alternatifi olarak kullanıyordu. İsmail Hoca da sistemi bozmama adına, yürüyen düzene çomak sokmama adına öyle kullanabilir Diego’yu.
Not: Perşembe yazımı gazeteye gönderdikten saatler sonra üzücü Seba haberini aldık. Bir günde çok şey kaybettik. Onsuz artık Türk futbolu hiç bir zaman tamam olmayacak. Büyük başkanın mekanı cennet olsun.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS