Geçen yıl 6’ncı haftada göreve gelen Denizli, bugün itibariyle tam 34 lig maçını (tam bir sezonu) tamamlamış durumda. Bu 34 maçta 18 galibiyet ve 7 mağlubiyetle 63 puan toplamış Mustafa Hoca. (63 puanlı herhangi bir takım 2007-08 puan tablosunda ancak 5’inci olabiliyor). Beşiktaş, 2008-09’un 33’üncü haftasında G.Saray’ı 2-1 yenmeseydi, Süper Lig tarihine “ilk altıyı mağlup edemeden şampiyon olan ilk takım” olarak geçecekti. Geçen yıl, G.Saray+F.Bahçe’nin ilk üçte yer alamadığı tek sezon olarak da kitaplardaki yerini aldı. O zaman 5 adımlı bu analizin ilk spotu şu: “Geçen sezon Beşiktaş, rakiplerinin de yardımıyla olağan dışı bir şampiyonluk kazandı”
* *
Mustafa Hoca bu 1 yılda, içinde üçlü savunma/üçlü forvetin de olduğu türlü denemeler yapmış; ama enteresandır, hafta sonu Kayseri önündeki ilk 11 seçimi, geçen yıl bugün (21.09.08’de) tv’den eleştirdiği Beşiktaş’ın Antep karşısına çıktığı ilk 11’e fena halde benziyor: Kalesinde Hakan’ı, stoperde Sivok’u, kanatlarda Tello ve S.Özkan’ı, ikili forvette Bobo ve Nobre’si olan klasik bir 4-4-2. Yani Denizli, “Bu ekibin potansiyeli bu değil” dediği takımı, 365 gün sonra Ferrari-Kaş-Ernst-Tabata transferleriyle takviye edip aynen sahaya çıkarmış. O takım 6 haftada namağlup 14 puan toplarken, (o takıma bayağı benzeyen) bu takım 6 puanda kalmış! İkinci spot: “Denizli’nin 34 haftalık deneylerinin sonunda vardığı nokta, eleştirdiği başlangıç noktasından farklı bir yer olmadı”
Transferler
Peki, engebeli bir çember üstünde yürümeye benzeyen bu yolculukta Denizli Beşiktaş’ta neleri değiştirdi? 22-23 kişilik takım kadrosunun yarısını yeniledi, (transfermarkt.de verilerine göre yaklaşık 30 milyon euro harcayarak) 11 transfer yaptı: Yusuf, Ernst, Erkan, Erhan, Fink, Tabata, Rıdvan, İsmail, Ferrari, Nihat ve Kaş. Lâkin 11 oyuncunun da sağlıklı olduğu cumartesi gecesi bu adamların sadece 4’üne ilk 11’de yer verdi. Kayseri maçı kötü bir gündü diye düşünebilirsiniz; ama M.Denizli’nin düşündüklerini tam olarak sahaya yansıttığını söylediği ManU müsabakasında da bu 11 oyuncudan 4’ü sahaya çıktı! Yani aslında 11 transfer yapılmış takımın direkt oynayan 7 adamı (+Toraman), Denizli öncesi dönemin oyuncuları. Öyleyse 3. spot da şu olmalı: “Denizli dönemindeki 11 transferin önemli bir bölümü bugün kulübede/tribünde. Hoca kendi transfer ettiği oyuncuların çoğuna şu anda güvenmiyor”
* *
Tamam da, hocanın şu anda güvenmediği bu adamlar, kötü oyuncular mı? Bunu söylemek de zor… 3 bek transfer edilmiş (Erhan, Rıdvan ve İsmail), sezon başında ikisine doğrudan forma verilmiş. Altıncı haftadaki Kayseri maçındaysa bu iki adam ilk 18’de bile değil! Sadece 1 ay önce Wilshere’in hazırlık dönemindeki olağanüstü performansının ardından medya tarafından “İngiliz futbolunun yeni kurtarıcısı” ilan edilmesine Wenger şiddetle karşı çıkıp “Bir gencin kişisel gelişimini göz ardı ediyorsunuz” tepkisi vermişti. Aynı günlerde benzer bir tantana ve olağan üstü bir parayla İstanbul’a uçan İsmail’e gelir gelmez formanın teslim edilip, sonra “aptal oğlum” sesleriyle kenara alınıp, en son da tribüne gönderilmesi manidardır. İki kupa kazanmış takım, 3 ay sonra yeni sezona birbirlerini ismen zorlukla tanıyan Erhan-Sivok-Ferrari-İsmail savunma dörtlüsüyle başlamışken… Son 4 lig maçında sağ bekte 4 (Erhan, Rıdvan, Kaş, Ekrem), sol bekte 3 (Üzülmez, İsmail, Ekrem) adam denenmişken, yeni transfer edilen 3 beki tahlil etmek şu anda yersizdir. Aynı şekilde son 8 yılını İspanya’da “ikinci santrfor” olarak Kovacevic-Tomasson-Rossi gibi oyuncularla geçirmiş Nihat’ın tek santrfor oynadığı düzende eleştirilmesi de; Bobo’nun sol açıkta eleştirilmesi kadar akıl dışıdır. Kariyerinde 14 kulüp değiştirmiş ve yaşayacağı en son problem “uyum sorunu” olması gereken Tabata’nın da alışık olduğu yer forvet arkası olduğu için, Kayseri maçındaki pozisyonunda ondan verim almak kolay değildir. Ayrıca Ernst’e kariyerinin en iyi dönemini yaşatan partneri Cisse’yi zorla Marsilya’ya gönderip, iki yabancı hakkını dönüşümlü olarak Alman oyuncuya partnerlik yapması için Tabata/Fink’e kullanmak da üstünde düşünülmesi gereken bir tercihtir. 4’üncü spot: “Denizli’nin transferleri kötüdür” deme hakkını kendimizde görmüyoruz. Ama bu oyunculara kendilerini gösterebilecekleri ortamın tanındığı konusunda ciddi şüphelerimiz var.
Sonuç
Peki tüm bu veriler ışığında Denizli’nin bir sonraki adımı “istifa” mı olmalı? Tam aksine… Evet, M.Denizli, Tigana döneminde ilk tohumları atılmış Sağlam’la kurgusu gelişmiş bir düzeni tv’de eleştirerek, kulübede de takım üstünde çok fazla oynayarak feci halde yıprattı. Mayıs sonu gelen yalancı bahar belki kendisini bile yanılttı, ama Eylül itibariyle yaşadığı soğuk duş, hak ettiğinin bile üstünde… Okur dostumuz İlham Darıcı, “Eğer hayatım boyunca yaptığım hataların tekrarlarını televizyonda izleme şansım olsaydı, bugün çok farklı bir yerde olurdum” yazmış geçenlerde… M.Denizli de bu hatalarını izleyip çok farklı yerlere dönebilecek tecrübeye sahip. Son spotla bitirelim öyleyse: Beşiktaş’ın yeni bir hocayla harcayacak yeni bir 30 milyon eurosu yok, olamaz. Denizli başladığı işi bitirmeli, kendinden sonraki hocaya bir Mayıs ayında özgüven sorunu olmayan 22 kişilik bir kadroyla, 5-6 ay-yıldızlı milli futbolcu teslim etmeli.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS