• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 29 Mart 2023
    • beIN Manşet, 23 Mart 2023
    • beIN Manşet, 15 Mart 2023
    • beIN Manşet, 13 Mart 2023
    • beIN Manşet, 8 Mart 2023
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • beIN Sports, 22 Ocak 2021
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

Hürriyet

Denizli, Beşiktaş'ın Semin'i olur mu?

Denizli, Beşiktaş'ın Semin'i olur mu?
Uğur Meleke
4 Nisan 2011

Beşiktaş Yönetimi, Schuster’den boşalan teknik direktörlük koltuğunu Havutçu’ya teslim ettiğinde spor medyasının en önemli beklentisi, Alman Hoca döneminde var olduğu iddia edilen adaletsizliklerin tamiriydi. Beşiktaş’ı idmanlarda-seyahatlerde 7 gün/24 saat takip eden muhabir arkadaşlarımız, Schuster’in bazı oyuncularla arkadaş gibiyken, bazılarıyla hiç diyalog kurmadığını; çalışana değil, hak etmeyene yakın durduğunu iddia ediyorlardı. Onlara göre Havutçu öncelikle bu arızayı giderecek, adalet duygusunu tekrar tesis edecekti.
İtiraf etmek gerekirse ben, Schuster’in böyle bir adaletsizlik yaptığına hiç ihtimal vermedim (ya da inanmak istemedim). Ama Havutçu’nun göreve geldiği ilk maçta da profesyonellik abidesi Sivok’un değil, sezon boyunca kendine iyi bakmadığı ve takımı en kritik yerlerde yalnız bıraktığı için eleştirilen Ferrari’nin 18’in dışında kalmasını bekliyordum. Yanılmışım. Belli ki, Havutçu da, Schuster’le benzer kriterler kullanıyordu, stoperini ahlaki değil teknik sebeplerle belirledi.
Yine de Sivok/Ferrari kararına takılmadan, hem Kayseri hem de Sivas maçını Schuster’le Havutçu arasındaki farkları teşhis edebilme umuduyla izledim. Şu ana kadar küçük aklımla anlayabildiklerim itibariyle vardığım sonuç, pek hayal edildiği gibi değil doğrusu.

SCHUSTER gitti, ŞUSTER geldi

Schuster döneminde Beşiktaş’a yapılan belki de en haklı eleştiri, siyah-beyazlıların sahada bir kişi eksildiğinde toz şeker gibi dağılmasıydı. Gerçekten de siyah-beyazlılar, Eskişehir-Fenerbahçe-Trabzon önünde 10 kişi kaldıkları andan itibaren maça havlu atmışlar, sahada (10 değil) 7 kişiymiş gibi davranmışlardı. Oysa dünyada ne ilk, ne de son 10 kişi kalan takım Beşiktaş’tı. Şu sıralarda Demirören’le sıkça ismi anılan Mourinho’nun idmanlarda 10’a 11 çalışmalar yaptırdığı anlatılır. Geçtiğimiz haftalarda da R.Madrid daha 1’inci dakikasında kalecisini kaybettiği Espanyol maçını sanki 11 kişiymiş gibi oynamayı becermiş, sahadan 1-0 galip çıkmıştı.
Beşiktaş’sa bu hastalığını yine çözemedi. Sivas önünde de son 25 dakika şaşkınları oynadılar. Gol atmaya çok fazla niyeti olmayan rakiplerini üstlerine çektiler ve yenilmeyi becerdiler. Havutçu da sahadaki kötü enerjiyi tamir edememe anlamında Schuster’i aratmadı doğrusu.

Stoper Aurelio

Havutçu’nun takım 10 kişi kaldığında yaptığı hamle de Schuster’in maç kaybettiren Fenerbahçe müdahalesinden farklı değildi. Esas stoper atılınca o bölgeye Aurelio kaydırıldı. Milli oyuncu, 73’te ofsayt itirazıyla komik biçimde durarak birinci arızayı verdi. 79’da sarı kart gördüğü pozisyonda Eneramo’yu kaçırdığında “gol geliyor” dedirtmeye çoktan başlamıştı. Nihayet golde de aynı hatayı yaparak skoru tayin etti.
Aslında bu meselenin iki farklı boyutu var: Birincisi, Aurelio zaten F.Bahçe maçında da gollerde yaptığı bireysel hatalarla o bölgeye uygun olmadığını defalarca göstermişti. Demek ki, Havutçu öyle düşünmüyordu.
İkincisi de, herkesin iddia ettiği gibi Beşiktaş’ın kulübesi stopersiz değil. Erhan Güven geçen sezon Antalya’da defalarca stoperde oynadı ve gerektiğinde de görevini gayet iyi yapmıştı. Erhan’ı beğenirsiniz beğenmezsiniz ayrı mesele. Ama bir sağ bek/stoper oyuncusunu kulübeye koyuyorsanız ve ihtiyaç olduğunda kullanmıyorsanız onu neden Sivas’a getiriyorsunuz ki? Erhan’ı oynatmayacaksanız evde bırakın, A2 takımının milli stoperi Atınç’ı (veya sağlıklı olduğunda Furkan’ı) Sivas’a getirin ki, gerek olduğunda kullanabilesiniz!

Oyuncu değişikliği

Havutçu’nun bu müsabakada Schuster’i hatırlattığı bir diğer konu da, oyuncu değişiklikleri oldu. Schuster dönemindeki Beşiktaş, ligin en az oyuncu değiştiren takımıydı. Alman Hoca kaybedilen Eskişehir maçında 1, Fenerbahçe karşısında da (biri 88’de olmak üzere) 2 değişiklik yapmış, kulübesine güvenmediğini açıkça belli etmişti. Tayfur Hoca’nın o anlamda da Schuster’den bir farkı olmadı. Sivas’ta o da dondu, (çok geç sayılabilecek) 76 ve 80’de iki değişiklikle yetindi. Sonuç Eskişehir ve Fenerbahçe maçlarından farklı olmadı.

Son tahlil

Tabii ki sadece iki müsabakayla Havutçu değerlendirmesi yapmanın eksik kalabileceğinin farkındayım. Ama bu 180 dakikanın sonunda Havutçu’yu ortalıkta bulamadığımı, hâlâ Schuster’i konuştuğumu da itiraf etmek zorundayım.
Herkes Beşiktaş’ın yeni sezonda Denizli’nin kapısını tekrar çalacağını söylüyor, eğer iddialar doğruysa tecrübeli hocanın başarı şansının olacağını da düşünenlerdenim.
Bu sezon Avrupa Ligi’nin sürpriz favorisi olarak gördüğüm Dinamo Kiev, Yuri Semin’le 2007-2009 yılları arasında çalışmış; sonra iki taraf ilişkilerine 1 yıl ara vermişti. Semin’in bu sezon içinde takıma tekrar dönüşüyse harika oldu. Birbirini iyi tanıyan iki eski sevgilinin doku uyumu Avrupa Ligi’nde çeyrek final getirdi.
Denizli de (hadiseye 1 yıl dışarıdan bakıp farklı tecrübeler kazandıktan sonra) Beşiktaş’ın Semin’i olur mu diye düşünmeden edemiyorum doğrusu…

Related Items
Yorumları Görüntüle (2)

Yorum Sayısı : 2

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Hürriyet
4 Nisan 2011
Uğur Meleke

Related Items

Diğer Hürriyet İçerikleri

  • Devamı
    Ölüm-kalım maçlarında hep ölüyoruz

    Golü yedikten sonra kenarda bir teknik direktöre ihtiyacımız vardı. Mert, Süper Lig zirve yarışçısı Beşiktaş’ın bir numarası....

    Uğur Meleke 29 Mart 2023
  • Devamı
    Bursa’da orta sahayı kaybetmemeliyiz

    Hırvatistan maçında 3’lü savunma ve 2 merkez oyuncu intihar olur Türkiye, Şenes Erzik, Sepp Piontek ve Fatih...

    Uğur Meleke 26 Mart 2023
  • Devamı
    Hürriyet Futbol Konseyi, 22 Mart 2023

    Süper Lig’in 26. haftası geride kalırken Uğur Meleke, Hürriyet Futbol Konseyi’nde haftanın gelişmelerini değerlendirdi. SORU 1 –...

    Uğur Meleke 21 Mart 2023
  • Devamı
    Süper Lig’in ciddi bir devrime ihtiyacı var

    Oyun her faul sonrası fazla duruyor yere yatan oyuncu kalkmak bilmiyor. Süper Lig’in neden zaman zaman izlenmesi...

    Uğur Meleke 20 Mart 2023
  • Devamı
    Otomatik vitesle kazandı

    Beşiktaş belki kolay kazanamadı ama son 3 haftada bir otomatik vites geliştirdi. Bu sene Süper Lig, kelimenin...

    Uğur Meleke 19 Mart 2023
  • Devamı
    Ciddi önlem için tribünlerde savaş mı çıkmalı!

    Türk futbolunun kanayan yarası yeşil sahalardaki şiddet olayları bu kez Kadıköy ve Sivas’taki Avrupa maçlarında hortladı. Kanun...

    Uğur Meleke 18 Mart 2023
  • Devamı
    5.5 dakikalık ihanetin sonucu

    Fenerbahçe için 2022-23 sezonu, iki perde olarak yaşandı garip bir biçimde… Temmuzdan kasıma kadar net bir stratejiyle...

    Uğur Meleke 17 Mart 2023
  • Devamı
    Hürriyet Futbol Konseyi, 14 Mart 2023

    Süper Lig’in 25. haftası geride kalırken Uğur Meleke, Hürriyet Futbol Konseyi’nde haftanın gelişmelerini değerlendirdi. SORU 1 – Türk...

    Uğur Meleke 14 Mart 2023

Copyright © 1999 Meleke.com

İki resim arasındaki 7 fark
Önemli olan benim atmam!