Yanal bu düzende ısrar etti, Broos’un da niyeti aynıydı. Ama ikisinin elinde de kenarda oturduğunda problem olan iki santrfor (Umut’la Gökhan) olunca, Trabzon’un huzurlu bir şekilde 4-2-3-1 benzeri düzeni uygulaması mümkün olmadı. Gökhan gitti, alınan adam Teofilo da kulübede oturması sorun olmayacak (hatta daha iyi bile olacak) düzeyde çıkınca 4-2-3-1 oynatmak Güneş’e kısmet oldu!
Trabzon’un elindeki forvet listesinin hemen hepsi (Yattara, Colman, Alanzinho, Engin, Burak, Barış ve Gabriç) Umut’un arkasındaki çabuk üçlüde yer bulabilecek, üstelik kendi aralarında da yer değiştirebilecek türden adamlar… Bu oyunculardan ikisini, çift santrforun yanında, çizgilerde 90 dakikalığına kullandığınızda defansif sıkıntı çıkıyor. Oysa Güneş’in düzeni, Alanzinho-Burak-Engin gibi ofansif adamları ilk 11’e taşımaya gayet müsait.
Tabii bu adamların bu sisteme uygunluklarından daha belirgin bir özellikleri de (42 buçuk numara ayakkabı misali), büyüklere yetmeyen sorumluluk duyguları/küçüklere fazla gelen yetenekleri… Olgun karakterine doğu felsefesini de eklemiş Güneş, Alanzinho-Burak-Engin gibi problemleriyle tanınan oyuncuları ehilleştirdi; (Engin hâlâ dirense de) onları kısa sürede futbola kanalize etmeyi başardı. Zaten Antalya maçının da ofansif yükünün çoğunu Alanzinho’nun özel yetenekleriyle Burak’ın/Engin’in koşuları taşıdı.
Bu arada, yetenek/problem ipi üstünde dans ederken yeniden güneş açan bu özel adamlara model olabilecek bir futbol işçisi vardı dün sahada… Antalya’yla birlikte küme düşüp geri gelen Zitouni, orijinal pozisyonu santrfor olmasına rağmen olağanüstü bir kanat hücumcusu performansı sergiliyor. Dün Trabzon’un sol kanadının işlerliğinin düşük olmasında sağ bek Erhan kadar, belki ondan da fazla katkısı oldu Zitouni’nin.
NHL’de her yıl savunmaya en yüksek katkıyı yapan forvet oyuncusuna “Frank Selke defansif forvet ödülü” veriliyor. Eğer Süper Lig’de böyle bir ödül olsaydı, Zitouni herhalde bu ödülü bu yıl açık ara en çok hak eden isim olurdu.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS