Daum, Antep’ten sonra Kayseri’de de benzer bir tablo izletti, 90 dakikayı 1-0’la bitireyim derken puanı zor kurtardı. Şimdi herkes Daum’un oyun karakterinin bu olduğunu, pragmatik bir tavırla sadece o günkü ihtiyacı görecek kadar futbol oynattığını, mümkün olsa 34 maçı 1-0 kazanıp sezonu bitireceğini söylüyor. Bu güncel mevzuyu, yaygın kanıya 4 soru yönelterek irdelemeye çalışalım:
1) Öncelikle, her maçı 1-0 kazanmayı hedeflemek kötü bir şey midir?
Eğer başarabiliyorsanız neden kötü olsun ki! 1986’ya kadar oynanan tüm Dünya Kupası finallerinde finalistlerin her ikisi de gol atmıştı. Oysa 1990’la beraber başlayan futbolun dönüşümü üst üste 4 finalin sonucunun 0’a karşı olmasına neden oldu.
Dünyanın en iyi teknik adamları arasındaki Mourinho, Premier Lig’deki ilk sezonunda İngiltere puan rekorunu kırarak şampiyon olurken Chelsea tam 11 kez 1-0 kazandı, 18 maçta 1 golden fazlasını atamadı.
2) Peki Daum da “Mourinho’2005” gibi 1-0’cı bir hoca mıdır?
Bugünlerde herkes öyle söylüyor, oysa Daum’un kariyeri incelendiğinde ortaya çıkan sonuç bu değil… Mesela F.Bahçe’nin şampiyonluğu Denizli’de kaybetmesiyle hatırlanan 2005-06 sezonunda 1-0 kazanılan maç sayısı yalnızca 2… Üç ve daha fazla golle galip gelinen müsabaka sayısıysa tam 16!
Daum’un daha önce çalıştığı A.Wien’03’te de durum benzer, Beşiktaş’02’de de… 1996-2000 arası Bundesliga’da sürekli şampiyonluk kovalayan Leverkusen, bu 4 sezon içinde Ulm’u 9-1, Gladbach’ı 8-2, Stuttgart’ı 6-1 yenerek tarih yazmış; 4 yılda oynanan 136 lig maçının yalnızca 10’unu 1-0 kazanmış!
3) Öyleyse Daum bu yıl değişti mi, değiştiyse nedeni ne?
Aslında Daum’un sezon başı görüntüsü bu değildi, skorlar da bunu göstermiyordu. 30 Temmuz-30 Ağustos arası oynanan ilk 8 resmi maçta tek farklı galibiyet yoktu! Honved (5-1), Sion, Beşiktaş, Denizli (2-0), Diyarbakır (3-1) ve Sivas (3-0) maçlarında 90 dakika boyunca arayan, kovalayan bir takım vardı. Sonra iki kaza yapıldı: Önce Sion rövanşında 2-1 geriye düşüldü, ardından Manisa önünde ecel terleri döküldü.
Ve sanırım o nokta Daum için milat oldu. F.Bahçe Kulübü koşullarını bilerek göreve gelen Alman Hoca vites küçülttü, Eylül-Kasım döneminde oynanan 10 resmi maçın tam 7’sini F.Bahçe 1 golle tamamladı! Bu dönemde Bursa, İBB, Sheriff ve Steaua maçlarında 1-0 başarıyla korunurken; Antep, Twente ve Kayseri’nin yetenekli ayakları 1-0’a isyan etti, 8 puan yitirildi.
4) Bu anlayış bütün yıla yayılır mı veya özetle, bundan sonra ne olacak?
1-0 yenmekle 5-0 yenmek arasında puan farkı yok, yani başarabiliyorsanız tek golle kazanın. Ama Daum’un 20 yıllık teknik adamlık karakteri bunu yapmaya müsait değil. Alman Hoca defansif futbolla isim yapmamış, “1-0” alanında ihtisası yok. F.Bahçe’nin Brezilya soslu kadro yapısı da bunu yapmaya hiç ama hiç uygun değil. Bu elbise, bu oyuncuların ve bu hocanın üstünde sakil duruyor. Bu yüzden de Antalya, Antep ve Kayseri’de olduğu gibi gol erken bulunduğunda 1-0 korunamıyor, maç sonlarında nabız 200 oluyor!
Daum’un önünde şimdi iki yol var. Birincisi, arada birkaç kaza yapmayı göze alıp kendisinin ve oyuncularının gerçek karakterini sahaya yansıtacak. 90 dakika arayan/kovalayan bir takım olacak, kadroyu buna göre yapacak, gerekirse Özer de oynayacak Semih de. Bazı maçlar yitirilecek ama orta vadede Fenerbahçe bir Daum takımı olacak. Sevabıyla günahıyla…
İkinci yolsa mâlum… 3 yıllık şampiyonluk sözünü sırtına yüklenmiş Daum, buna uygun olduğunu düşündüğü bir futbol oynatacak. Her maçı tek tek ele alacak, ne pahasına olursa olsun bu yıl şampiyonluk kupasını başkana teslim etmeyi hedefleyecek. Ona sorarsanız bunu 1-0’larla yapacak. Herkes bu hafta Ankaraspor maçının 3-0 kazanılacağını söylüyor, ama söylenenlere aldırmayacak; gerekirse sahaya çıkıp o maçta da 1-0’dan sonra vites küçültecek!
Bu durumda da Daum Daum olmaktan, Fenerbahçe de Fenerbahçe olmaktan çıkacak. Bu anlayışla sonuç alınabilir mi, beklenip görülecek.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS