MTK gibi çok sıradan bir rakip karşısında Fenerbahçe’nin yeni sezon profiliyle ilgili doneleri almak zordu, kabul etmek gerek… Ama, Aragones’in bu maçta bile vazgeçmediği bazı karakteristik hamlelerini İspanya Milli Takımı döneminden hatırladığımız için, belki 2008-2009’un Fenerbahçesiyle ilgili birkaç ipucuna ulaşmış olabiliriz…
Fenerbahçe’yle ilgili ilk çıkarım, Aragones maçlara iki santrfor özellikli oyuncuyla başlasa bile, çok azını böyle bitirecek. Euro 2008 elemelerinde zayıf İzlanda ve Letonya’ya karşı bile Villa/Torres’ten birini çıkarıp, Iniesta’yı soktuğu gibi… Avrupa Şampiyonası’nda başlangıç düzeni iki santrforlu olsa da, 6 maçın 4’ünü tek santrforla tamamladığı gibi…
İkinci çıkarımsa, oyuncu değişikliklerindeki benzerlikler… 2006 Dünya Kupası’nda David Villa’ya kafayı takmıştı ve 4 maçın üçünde bu oyuncuyu 55-60’larda değiştirmişti… (Hatta Dünya Kupası’ndan sonraki ilk resmi maç olan Liechtenstein önünde de 90 dakikayı tamamlayamadı Villa…)… Euro 2008’deyse kurbanı Iniesta idi. İlk 4 maçın dördünde birden 60’larda Iniesta’yı çıkarıp Cazorla’yı soktu kurt hoca… Fenerbahçe’de benzer kaderi yaşayacak oyuncu ise Uğur Boral gibi gözüküyor. Aragones, Shakhtar maçından sonra MTK önünde de 60’larda aynı değişikliği yaptı: Uğur dışarı, Gürhan içeri…
Maçta dikkat çeken diğer iki önemli detaysa, 4 numaranın yeni sahibinin Edu, 5 numaranınsa Emre olmasıydı… Bizim gözlerimiz de ister istemez bu formaların eski sahiplerini aradı etrafta…
4 numaranın eski sahibi Appiah, bir gün sonraki gazetelerde küçük kutu haberlerde yer bulmuştu… Kendi deyimiyle “kalbi kırık bir sevgili gibi” İtalya’ya dönüyordu. Zira kendi elinde olmayan bir hastalık nedeniyle terk edilmişti, karşılıklı sevgi beslediklerini düşündüğü takım elbiseli kişilerse onu çoktan unutmuş, “yaşayıp yaşamadığı hakkında bilgi sahibi değillerdi”. Onların “şimdilik” yeni sevgilisi, sağlıklı Emre idi, Appiah haberinin hemen komşu sütununda, taraftardan “yeni sevgilileri Emre’ye sahip çıkmasını” istiyorlardı.
Yasin’in hikayesi
5 numaranın eski sahibi Yasin’in hikâyesi de enteresan… İlk 18’de yok, ama kulüp onun sağ olduğundan haberdar, hatta sapasağlam ve hâlâ Fenerbahçe’nin oyuncusu… Ama forma numarasını (pek tabii ki gönüllü olarak) yeni takım arkadaşı Emre’ye devretmiş, büyük bir ihtimalle yönetiminin ricası ile…
Oysa aynı günlerde benzer bir şaşaa ile Milan’a transfer olmuş Ronaldinho’ya, milli takımında ve Barcelona’da giydiği 10 numaranın verilmesi söz konusu bile olmadı diyor başkan Galliani: “Şu anda 10 numarayı Seedorf giyiyor, ve ona formayı verip vermeyeceğinin sorulması bile söz konusu değildir. 23 yıllık yöneticilik hayatımda Milan’da böyle bir şey yaşanmadı, bundan sonra da yaşanmaz. Ronaldinho, şu anda boş olan formalardan 80 numarayı tercih etti zaten”…
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynayarak hepimizi sevince boğdu, doğru… Bu yıl da yaptığı iyi başlangıçla, başarısını tekrarlama ihtimaliyle, bir “çeyrek final takımı” olma ihtimaliyle ilgili bizi umutlandırdı. Ama, bir “çeyrek final kulübü” olmak için, ya da popüler tabirleriyle bir “çeyrek final kurumu” olmak için “sevgi” ye/“empati” ye, kendini Appiah’ın, Seedorf’un, Yasin’in yerine koyabilmeye daha fazla ihtiyaç var gibi…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS