Son yıllarda milli takım teknik direktörlüğünün görev tanımı farklılaştı; FIFA, uluslar arası özel maçlara sezonda maksimum 2-3 yer ayırmaya başlayınca işin rengi değişti. Hocaların milli futbolcularla geçirdiği zaman kısıtlandı, müsabaka sayısı azaldı. Teknik-taktik revizyonlar yapmak, ekibe yeni düşünceler adapte etmek filan zorlaştı; iş kulüp takımı havası oluşturabilmeyle, yıldız oyuncu yönetimine sıkıştı. Zaten federasyonlar da ülkenin en üst düzey hocasını istihdam etmeye çalışmıyorlar; ya saygı duyulan/birleştirici, ya da futbolculuk kariyeri muazzam, rol model koç yoluna gidiyorlar.
Bu işi en iyi yapanlardan biri Del Bosque… İspanya’yı 44 yıl sonra şampiyon yapıp, dünya sıralamasının bir numarasına taşımış Aragones’in düzenini bozmadı, oturmuş sisteme sadık kaldı. Muhtemelen o da Honduras’a karşı göbekte Xavi-Xabi-Busquets’in üçüne birden ihtiyaç duymayacağını öngörmüştür, ama son 50 maçın 48’ini kaybetmemiş bir yapıyı eleştirmenleri memnun etmek için günübirlik planlarla bozmak istememiş olabilir. Bu maçı 10 golle kazanacak değil, önündeki 10 maçı da ikişer üçer golle kazanmaya devam edecek planlar kurmuş kafasında.
O yüzden dün de İsviçre maçının geri sekizlisini bozmamış, sadece öndeki üçlüsünü (Silva-Villa-Iniesta’yı), mecburiyetten Navas-Torres-Villa’ya çevirmiş. Yine iyi bir pas oyunu oynadılar, yine etkili duran top kullandılar. Gol pozisyonlarında biraz şanslı olsalar çok farklı kazanabilirlerdi, ama maçtan sonra Del Bosque muhtemelen bunun üzerinde hiç durmayacak bile…
Del Bosque bu gece yastığa başını koyduğunda onu uyutmayacak şeyse şu olabilir: Casillas’a ne oldu? Sezonda kendisine yakışmayacak birkaç büyük hata yapmıştı, kupaya da kötü başladı. Dün de iki tane tehlike üretti kendi kendine. Belli ki (muhabir hadisesi konusunda) kafası karışık, belli ki mutsuz. Sanırım İspanyol sporseverlerin/yorumcuların da esas korkusu bu: İspanya’nın başına bir iş gelirse, sebebi Casillas olacak gibi.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS