Beşiktaş’ın Kayseri yenilgisini bir futbol felaketi olarak görmüyorum. Mâlum, Türk spor medyası bazen “Son 20 yıldır Beşiktaş’ı böyle kötü görmedik” gibi klişeleri yersiz kullanır, bugün de bence öyle bir durum söz konusu… Ama cumartesi akşamı Beşiktaş’ın futbolu gerçekten içler acısıydı; bunun üzerine de muhakkak düşünmek, konuşmak gerek.
Aslında Beşiktaş, o maçı kaybetmeyebilirdi de… Carvalhal, Amrabat-Toraman eşleşmesinin başına iş açacağını erken teşhis edip savunma dörtlüsünü kendi içinde yer değiştirse belki müsabaka 0-0 da bitebilirdi. Belki çabuk Ekrem sağda Amrabat’a ters gelebilirdi; zaten Egemen’in de ikinci pozisyonunun sol bek olduğu düşünülürse aynı savunma dörtlüsüyle başka bir diziliş pekâlâ mümkündü.
Ama belli ki Carvalhal, Amrabat’ı pek tanımıyordu! Belli ki o ve yardımcıları, Kayseri’nin özel adamını daha önce hiç dikkatli izlememişlerdi. Türkiye’de böyle şeylere çok alışığız; gidişine çok üzüldüğüm Zico’nun da Sivasspor maçı bittikten sonra “Balili de çok hızlıymış” dediğine şahit olmuş, şerbetli futbolseverleriz biz…
Ama Carvalhal o formülü deneyip maçı 0-0 bitirse bile bu içler acısı tablo pek değişmeyecekti. Beşiktaş maçın hiçbir saniyesinde Kayseri’yi yenebileceğine dair bir umut vermedi. Bir büyük İstanbul takımının iç sahada bir rakibine karşı bu derece çaresiz gözükmesi gerçekten eşine az rastlanır bir durum… Hatta Portekizliler bu gece Kiev’de (İngiltere’de olduğu gibi) yüksek viteste oynasalar, sahadan göz dolduran bir performansla çıksalar bile Beşiktaş’ın sanki lig hastalığı geçmeyecek; bir sonraki hafta tekrar nüksedecek gibi…
Güzel kadın, çirkin adam
Peki Beşiktaş’ın hastalığı tam olarak ne?
Tabii ki bu sorunun cevabını yüzde yüz netlikte bilmemekle birlikte, anlama çabalarım beni şu sonuca götürüyor: Sanki Beşiktaş’ta güzel kadın/çirkin adam evliliği sorunu söz konusu…
Şöyle bir misalle izah etmeye çalışayım: Varsayalım ki, Arda’nın üst düzey performansından çok etkilenen Atletico Madrid, devre arasında kesenin ağzını açtı; Türkiye’den 3 iyi futbolcu daha (mesela Gökhan Gönül, Egemen ve Burak’ı da) transfer etti. Bu futbolcular iyi oyunlarıyla kulübü yukarıya taşımaya başlayınca, Madrid ekibinin başkanı takımın başına bir Türk teknik direktör getirmekte karar kıldı ve Arda’nın tavsiyesiyle Atletico’nun yeni hocası Yılmaz Vural oldu.
Yılmaz Vural kötü bir teknik adam mı? Asla… Sayısız kulüp tecrübesi, iki yabancı dili ve geniş bir futbol vizyonu yok mu? Var… Çalışkan mı? Evet…
Peki Atletico Madrid’de bu formül başarılı olabilir mi? Çok zor…
Çünkü maalesef bu yuvarlak dünyanın yazılı olmayan birtakım kuralları var.
Güzel bir kadın, çirkin bir adamla evlenirse; o adam genellikle hayatı boyunca fiziksel eksiklik hissederek bu detayın sıkıntısını çeker. O kadına yalnızca kendisiyle evlendiği için bile hep minnettar kalır. Belki güzel kadının gözü hep dışarıda olur, olsun, görmezden gelir. Belki kadın yemek yapmaz, bulaşık yıkamaz, adam umursamaz. Belki adam gece gündüz çalışırken kadın gezer, adam bunun kendisine reva olduğunu düşünür. Maalesef aynen Carvalhal/Beşiktaş ve Vural/Atletico örneklerinde olduğu gibi…
Eğer Atletico takımın başına Terim’i (ya da Denizli’yi) getirirse; Fatih Hoca, Falcao’yla aynı fiyatta arabalara binip, Reyes’in gittiği restoranın daha pahalısında yemek yerse ne âlâ… Ama Quaresma-Fernandes-Simao en pahalı kıyafetleri giyerken Carvalhal’ın gardırobunda o marka hiç bulunmadıysa… Simao’nun kariyeri kupalarla, Quaresma’nın evi dev formalarla doluyken, Carvalhal’ın yurtdışında çalıştığı tek büyük kulüp Beşiktaş’sa o noktada sorun yaşanması normaldir.
Ya da Vural Atletico idmanında 4 Türk’le türkçe şakalaştığında, onların hepsini 11’e koyduğunda, dörtlünün saha içinde aynı dili konuşmasından futbol namına (haklı olarak) fayda beklediğinde kalan 20 yıldız futbolcu ne hissedecekse, Carvalhal/Portekiz çetesi ilişkisinde de kalanlar onu hissediyor olabilirler. Takımın ikinci kaptanı Arda olduğunda Reyes, Diego, Gabi ne düşünecekse Ernst, Egemen, Necip de onu düşünüyorlardır belki de… Çünkü bunlar genç adamlar, çünkü heyecanlılar, çünkü futbolları gibi karakterleri de bu yaşlarda oturuyor…
Carvalhal gibi çalışkan bir adam Beşiktaş’ta başarılı olabilir miydi? Pekâlâ olurdu, ama kadrosu Quaresma-Simao-Guti gibi çok yüksek profilli oyuncularla dolu olmasaydı.
Peki Beşiktaş, Quaresma-Guti-Fernandes gibi büyük yıldızlarla başarılı olabilir miydi? Neden olmasın, yeter ki başlarına onlarla benzer CV’ye sahip bir lider konulsun, onlara hükmedebilsin, ipleri elinden kaçırmasın.
Ama yedek hoca-asil futbolcu evliliği pek olmadı gibi böyle… Hatta olmayacak gibi maalesef… Dilerim yanılırım. Dilerim Beşiktaş Kiev’de iyi performansıyla Kayseri maçını unutturur. Dilerim.
*********************************************************
Uğur Meleke resmi facebook sayfası: facebook.com/ugurmeleke
Uğur Meleke resmi twitter sayfası: twitter.com/ugurmeleke
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS