Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki üst üste ikinci sınavında da planlarına çok uygun, cesur, arayan ama aynı zamanda da çok açık veren bir rakip çıktı karşılarına… Aynen Sivas’a karşı olduğu gibi süratli başladılar, aynen 3 hafta önce olduğu gibi yine bir duran topla kapıyı araladılar. Aynen Sivas gibi Elazığ da yediğinden fazlasını atmayı hedefleyen cesur bir futbol oynayınca arkadaki açıklar da Fenerbahçe’nin faturayı erken kesmesine yetti.
Maç çok erken koptuğu ve 70 dakikası rölantide oynandığı için Holmensizlik, Emenikesizlik üstüne fikir yürütmek zor. O yüzden spotları isteksiz Cristian’la süper Sow yerine son bir ayda Türk futboluna damgasını vuran genç adama, Caner’e tutmak gerek: Yetenekli bir oyuncuya savunma öğretmek belki zor ama imkânsız değil. Yeteneği kısıtlı bir futbolcuya ise (sonradan yetenek enjekte edemeyeceğinize göre) hücum öğretmeniz imkânsıza yakın. Roberto Carlos, Evra, Alba ya da Gökhan Gönül yetenekli oyuncular ve kariyerlerini pekâlâ sol açık/sağ açık olarak da yapabilirlerdi. Ama onlar sıradan bir açık oyuncusu olmak yerine üst düzey bir bek olmayı tercih ettiler. Caner de şu anda o yolda.
Ofansif özelliklerinden zaten kimse şüphe etmiyordu, üstüne bir de duran top yüzdesini artırdı. 25 yaşına kadar vatansız kalmasının nedeni savunmadaki sorumluluk duygusunun eksikliğiydi, bu yıl o konuda da takdir topluyor. Eğer öğrenmeye açık olmayı sürdürürse hem Fenerbahçe’nin, hem milli takımın değişmezi olacak gibi Caner.
Kuyt neden milli?
Van Marwijk döneminde de tartışılıyordu, Van Gaal döneminde de tartışılıyor. Van Basten onun için “sağ bekte de olsa 11’de olmalı” demişti geçenlerde. Belki yetenekleri Van Persie gibi, Wijnaldum gibi çok üst düzey olmadığı için hep tartışılan; ama enerjisi, iyi niyeti, takımdaşlığı üst düzey olduğu için de hiç vazgeçilmeyen bir adam Kuyt… Kuyt özellikleri içinde benim favorimse “devamlılığı”. Hem maç içinde hiç düşmemesi, hem sezon içinde hiç düşmemesi… 10’uncu dakikada neyse 89’da da, üçüncü hafta neyse 32’de de aynı olması.
Dün sessiz sedasız yine takımın en golcüsü konumuna çıktı. Ve bence Sneijder düzenli çağrılmıyorken kendisinin neden sürekli A milli olduğunu da bir kez daha gösterdi herkese.
Salih kiralanmalıydı
Lukaku 93’lü, Chelsea’nin geleceği için önemli bir oyuncu. Ama bu yıl fazla şans bulamayacağı için Everton’a kiralandı. Lukaku’nun kiralanması oyuncunun değerini düşürmedi, aynen 94’lü Deulofeu’nun Barcelona için, Henriquez’in Manchester için hâlâ önemli oldukları gibi.
Fenerbahçe’deyse Salih’in kiralanma ihtimaline karşılık garip bir refleks oluştu, sanki onun kiralanması öneminin azaltılması anlamına gelecekmiş gibi algılandı. Oysa 94’lü bir oyuncunun, gelecekte Fenerbahçe’nin on numarası ve kaptanı olabilecek bir yıldızın bu yılı oynayabileceği bir takımda geçirmesi, kulübede geçirmesinden çok daha hayırlıydı.
Lukaku sezon sonu Chelsea’ye, Deulofeu da Barcelona’ya muhtemelen tecrübe kazanmış olacak dönecekler. Belli ki Yanal’ın orta sahadaki ilk 5 tercihi arasında olmayan, 20’de bitmiş bir maçta bile ancak 80’de akla gelen Salih’inse bu sezonu ilerleyerek mi gerileyerek mi bitireceği konusunda ciddi endişeler taşıyorum.
Semih hazır olmalı
Maçın 20’nci dakikasında Webo yerdeydi, herkes muhtemelen elindeki esame listesine baktı. Webo sakatlansa kulübeden ileri uca eklenebilecek herhangi bir oyuncu yok, belki bütün taşları yerinden oynatıp Hasan Ali’yi sol beke, Caner’i sol açığa, Sow’u santrfora kaydırabilirsiniz. Veya Alper’le 4-4-2’ye dönmek mümkün. Lâkin Fenerbahçe’de Webo-Sow-Kuyt’tan biri bir sağlık sorunu yaşasa, taşlarla/sistemle oynamadan onların yerini direkt alacak yerli bir yedek yok.
Durum böyleyken, yabancı kısıtlaması nedeniyle de Sow’la Emenike’den biri kulübede oturamıyorken Semih’in A2 takımla idmana çıkıyor olmasını bir kez daha hatırlamak gerek sanırım. Eğer Semih futbola döndüyse, mental ve fiziksel olarak tekrar eskisi gibi olabilecekse şu Fenerbahçe kulübesinde hâlâ yeri var gibi.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS