Perşembe sabahı belli başlı bütün dünya gazetelerinin birinci sayfasındaydı, George Bush’un göğüs toslatması… Görevinin bitmesine sayılı aylar kalan Bush’un, Colorado’da Hava Kuvvetleri Askeri Akademisi Mezuniyeti’nde Teksaslı yeni mezun hemşehrisi ile havada nefis bir göğüs çarpışması yapmasının çok etkileyici olduğunu kabul etmek gerek…
Fotoğrafa baktığımızda… Her Amerikalının başkanla mesafesinin bir önceki güne göre daha kısa olduğunu… Her Teksaslının kendini özel hissettiğini… Her askerin (bu hâyâsız Irak çıkarması zihinlerde hâlâ taze olmasına rağmen) yaptığı işin kutsal olduğunu fark ettiğini… Her akademi öğrencisinin ve de aklında akademi ihtimali olan her gencin bir gün mezuniyet töreninin hayalini kurduğunu… Düşünmeden edemedik…
Aynı gün… Aynı gazetelerde… Başka bir fotoğraf daha çarptı gözümüze… Milli takımın gurbetçileri Halil ve Yıldıray, ulusal takım kampını ağlamaklı gözlerle terk ediyorlardı… İkisi de böyle bir şeyi hiç beklemiyorlardı belli ki…
Şimdi de bu fotoğrafa baktığımızda… Hele de aynı durumun 2002 Dünya Kupası’nda bir başka gurbetçi Tayfun Korkut’un başına geldiği hatırlandığında… Almanya’da, Hollanda, Fransa’da, İsviçre’de oynayan birçok Türk asıllı futbolcumuzun yüreğinin burkulduğunu… Milli takım seçme aşamasındaki çok sayıda gencin zihninde ayrımcılık hususunda bir “acaba” oluştuğunu… Ay-yıldızlı formayı seçmeyen Mesut ve Eren’in de, doğduğu büyüdüğü ülke milli takımları yerine kalplerinin çarptığı Türkiye’yi seçen Zafer’in ve Nuri’nin de kendilerini Yıldıray ve Halil’in yerine koyduğunu da… Düşünmeden edemezdik…
Umarız gurbetçi kardeşlerimiz, onlarla toslatsak da toslatmasak da, bu göğüslerin içinde birer küçük kalbimiz olduğunu, ve bu kalbin onlarınkilerle her dâim birlikte çarptığını unutmuyorlardır…
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=761811&AuthorID=112
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS