YENİ SEZONA DOĞRU
1) GALATASARAY
11 Eylül 2011’de Terim, Galatasaray’daki üçüncü dönemine başlarken tabii ki çok heyecanlıydı, yardımcılarıyla birlikte gece-gündüz çalışmıştı, yeni bir takım üretmişti ve muhtemelen yaptığı her şeyin de doğru olduğunu düşünüyordu: Sarı-kırmızılılar, Olimpiyat Stadı’ndaki İBB deplasmanına tandemde Servet-Gökhan, sağ bekte Ujfalusi, sol bekte Çağlar’la çıkmışlardı o gün. Düzen 4-1-4-1’di, Sabri orta sahanın göbeğinde, Eboue ve Kazım açıktaydılar. Sonuç hezimet oldu. Sadece bir buçuk yıl sonra bugün bir muhabir kardeşimiz basın toplantısında Terim’e, Ujfalusi’yi sağ bek, Sabri’yi ön libero, Eboue’yi sol açık oynatması gerektiğini söylese herhalde herkes kahkahalarla güler. Oysa yalnızca 20 ay önce bugün, Terim’in tercihi tam da buydu.
Futbolda tabii ki bunlar var; Aragones 2008’de Iniesta’yı her maçta sol açıkta başlatıp 60’ta çıkarıyor; 2001’de Houllier, 37’lik McAllister’a orta sahanın ortasında ilk 11’de şans veriyordu. Futbolda tek bir doğru yok, bir sorunun 5 farklı cevabı olabiliyor, hatta bazen 5’i de doğru veya 5’i de yanlış olabiliyor! Ama futbolda mesele zaten sadece mutlak doğruyu bulmak değil. Yanlıştan dönebilmek. Esneyebilmek. Değişime açık olmak. İşte Fatih Terim’i Fatih Terim yapan detay da bence bu.
Önce çok sevdiği ve çok güvendiği Servet-Gökhan’dan vazgeçti Terim. Sezon başı planlarında belki hiç olmayan Semih-Ujfa ikilisini yakaladı, türlü denemelerden sonra Eboue’nin bek olduğunu kabullendi. Manevi oğlu Kazım’dan vazgeçebildi, Emre’yle Engin’den kenar adamı üretti. Sistemini 4-4-2’ye evirdi, sezon başı burun kıvırdığı Elmander’e takım liderliğini verdi. Sonuç, zafer oldu.
2012-2013 de, en az bir önceki sezon kadar sürprizliydi aslında. Ve değişime kapalı birinin çözebileceği türden bir denklem değildi. Çift santrforlu sistem devam ediyordu ama Burak-Umut, Elmander’in yaptığı gibi takımı 4-5-2 oynatamıyorlar, orta saha-forvet pas bağlantısını sağlayamıyorlardı. Terim önce Burak’ı geliştirdi, ona kariyeri boyunca yapmadığı işleri yaptırmaya başladı.
Sonra Sneijder’la Drogba geldi, tablo daha da güçleşti. Elde Sneijder dahil 5 iyi forvet vardı ve bunların sadece ikisini sahaya sürmek ancak korkak bir teknik direktörün yapacağı türden bir işti. Terim sistemini bir kez daha değiştirdi, Sneijder’dan savunma yapmasını istedi, Selçuk’u sol iç pozisyonuna kaydırdı. Terim bir kez daha başardı. Sadece 20 ay içinde Galatasaray neredeyse 5 kez sistem değiştirdi ama sonuç değişmedi: Yine kazandılar.
2013-14’te de sanırım anahtar bu: Terim, değişmekten yine korkmayacak, başarılı takımını evirmeye yine devam edecek. Belki Amrabat gidecek, belki takım gençleşecek. Ama şüphe yok ki, yine birşeyler değişecek.
Sezonun yıldızı
Zorluklardan yılmayan adam “Selçuk”
Geçen yıl sistem 4-4-2’ye döndüğünde daha ofansif görevleri vardı, 12 gol ve bir o kadar asistle gereğini yaptı. Bu yıl Sneijder gelince birkaç adım geriye gitmeliydi, onu da başardı. İstanbul’daki Schalke maçında yaptığı 11 kritik pas arası Almanlar’ı da şaşırttı.
Geçen yılın frikikçisiydi, bu yıl anlamsız bir şekilde görev ondan gitti. Yılmadı, sıra ona geldiğinde işini kusursuz yaptı. Bu yıl Türkiye’de muhtemelen en verimli frikik atan adam yine o oldu.
En iyi transfer
Adı Burakowski olsaydı: “Burak Yılmaz”
Bu sene (mesela) Belçika Ligi’nde oynayan Burakowski isimli bir Polonyalı, ligde Anderlecht’le 24 gol atsa, takımını Devler Ligi’nde çeyrek finale taşıyıp orada da 8 kez fileleri havalandırsa, muhtemelen kapısında Chelsea’ler, City’ler birikecek, onun için en az 30 milyon Euro değer biçilecekti.
Üstelik o Burakowski geçen sezon da 33 attıysa, milli takımının da birinci santrforuysa onu 13’e-15’e satmak akıl dışıdır, Türk kompleksimizden başka bir şey değildir bence.
En kötü transfer
Amrabat gidebilir
Terim’in G.Saray’daki ilk döneminde bir ön libero takıntısı vardı, o pozisyondan Quadroslar, Petreler gelmiş, M.Polatlar, Tamaslar geçmişti. Terim’in G.Saray’daki üçüncü dönem takıntısı da hızlı kenar adamı. Assaidi düşüncesi de, Yiğit Gökoğlan’a ödenen akıl dışı para da bu takıntı yüzünden… Ama yeni düzenlemeyle ilk 18’e 6 yabancı yazılabiliyor olması artık kulübede kullanılacak Amrabat ihtimalini ortadan kaldırıyor. Galatasaray bir mucize olur da Amrabat’a bir alıcı bulursa, onu kesinlikle satmalı.
En çok yükseliş gösteren
Felipe Melo
Melo’nun ilk 6 ayıyla son 2 ayı arasındaki büyük fark, onu bu kürsüye çıkardı ama herhangi bir büyük takım bir kez daha Melo’ya o yarım senelik krediyi tanımaz. Transfer görüşmeleri yine uzayabilir ama bu noktada esas sorumluluk Melo’da. Brezilyalı futbolcu (görüşmelerin sonucu ne olursa olsun) gelecek yıl bir takımda futbol oynayacak. Dolayısıyla (o takım kim olursa olsun) Melo kendini yeni sezona hazır tutmalı. Terim Melo’yla bugünlerde konuşup ondan takıma bu kez hazır gelmesini istemeli.
En çok düşen
Düşünen adam “Engin”
11 maçlık ceza sırasında düşünmeye çok fırsatı olduğunu söyledikten sadece 2 gün sonra bir kafede sigara içerken fotoğraflandı Engin! O görüntüsü, ona düşünmek için 6 ay daha kazandırdı(!) Koca bir sezonu neredeyse hiç futbol oynamadan tamamladı ve dibe vurdu Engin. Oysa gerçekten düşünüp, gerçekten futbol oynamaya karar verirse şu anda hâlâ Sneijder’ın da, Hamit’in de, Selçuk’un da ilk alternatifi konumunda.
Anahtar sayı
35 maç
Sivasspor’a karşı 10 dakika şans bulan Eray’ın o maçta attığı 70 metrelik bir degaj, Galatasaray’da kaleci çalışmasının ne kadar başarılı olduğunun ispatı gibiydi. Belli ki sadece Taffarel ve Muslera’nın değil, Eray’ın da ayağı iyi. Galatasaray’ın o bölgede hayıflanması gereken tek sorunsa bu sezon oynanan 47 maçın 35’inde gol yenmiş olması. Belki de Galatasaray savunması, Chedjou’dan başka takviyeler de istiyor.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS