Eylül’de hayati İzlanda deplasmanıyla başlayacağımız Euro 2016 elemeleri öncesi oynayacağımız 6 hazırlık maçının birincisini yaptık. Rakip İsveç’i, “Hollanda’nın altı; gruptaki diğer tüm rakiplerimizin üstü” bir yerde tanımlayabiliriz. Uluslararası çok oyuncuları var gibi gözüküyor, ama Ibra dışında hiçbiri Avrupa kupalarında yok, 5 büyük ligin zirve yarışında yok. İlk 11’inde 5 oyuncusu Devler Ligi’nde çeyrek final yarışı yapan Türkiye Milli Takımı’na karşı, adeta “Ibra+10”a dönüşmüş kısıtlı bir İsveç nesliydi yani rakip.
Maça 4-3-1-2 düzeniyle başladık. Burak-Mevlüt çift santrforunu Arda destekledi; orta sahadaki kaliteli üçlü grubumuzla daha ziyade göbekten ataklar geliştirmeye çalıştık. İkinci devrede çizgilere süratli Olcan-Murat’ı koyup 4-2-3-1’e döndük, Caner’in de devreye girmesiyle gerçekten de kenarları daha iyi kullandık. 45’le 60 arası ufak bir vites değişikliği maçı kazanmamıza da yetti, fakat esas sevindirici olan şu meşhur hazırlık maçı ciddiyetsizliğimizden çıkış sinyalleri vermemizdi. Hem daha önce defalarca konuşup yazdığımız üzere özel maçlar FIFA sıralamasına direkt tesir ediyor. Hem de özel maçlarda kaybedince bir kazanma alışkanlığı oluşturamıyoruz, hatta iş yenilme/bahane üretme alışkanlığına dönüyor.
Milli takımın 11’i de doğrusu benim için sevindiriciydi. Son 6 turnuvanın yalnızca birine katılıp dibe vurmuş/kaybetmiş/bahane üretmeye alışmış Emre’ler, Hamit’ler, Volkan’lar yoktu 11’de… En tecrübelileri 1985’li Gökhan-Selçuk-Burak olan, başı dik, büyük turnuvaya aç, Fransa 2016’nın iskelet takımı vardı sahada. Zaten Terim’in kartvizitinde “Türkiye Futbol Direktörü” yazıyorsa bu kez geleceğin kadrosunu kurmakla da mükelleftir Fatih Hoca.
Tabii geleceğin kadrosu için Salih’li-Oğuzhan’lı-Emrah’lı-Yusuf’lu ümit takımına da, Ömer’li-Serdar’lı-Cenk’li A2 takımına da ihtiyaç var. Dün Abdullah Ercan yönetimindeki ümitler, 65 dakika 9 kişi oynayan Yunanistan’a 1-0 öndeyken 2-1 kaybediyorsa; Müfit Erkasap’lı A2 ekibimiz Slovakya’yla içeride 4-4 berabere kalıyorsa belki o organizasyonları bir daha gözden geçirmek gerekebilir. Çünkü eğer bu kez görev alanınız Türkiye Futbol Direktörlüğü olarak tanımlandıysa, birinci meseleniz de Türkiye’yle ilgili her göreve en uygun/en layık yetkiliyi bulmak olmalıdır. Zira bizim Terim’den beklentimiz artık sadece bugünü değil, yarını da organize etmesi.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS