Galatasaray’ın Avrupa’da gol atamayacağı takım yok. Ama Galatasaray’ın Avrupa’da gol yemeyeceği takım da yok! Sarı-kırmızılılar, iki ayrı takım gibi aslında: Eboue’den başlayıp Sabri’de biten beşli, her takımdan gol yiyecekmiş gibi bir tedirginlik veriyor. Ama repertuarlarında Schalke, R.Madrid ve Juventus bulunan Selçuk-Melo-Sneijder-Drogba-Burak beşlisi, insanı Chelsea eşleşmesi için de ümitlendiriyor doğrusu.
Geçen haftaki kişiliksiz futbolla dünkü Bursa resitali arasındaki en önemli fark, şüphesiz Melo. Ceyhun’un savunmanın kontrolünü alıp Melo’nun aktif alana kayması, Galatasaray’ı geceyle gündüz kadar değiştirdi dün. Mancini’nin savunmaya bir akıllı libero ihtiyacını yönetime gösterme adına 4 resmi maç üst üste Melo’yu en geride kullanması intihardı zaten.
Üstelik Melo’nun bu yıl yıldızlaşmasının tesadüf olmadığını da hepimiz biliyoruz: Galatasaray’ın şu anda sözleşmeli 9 yabancısının 8’i yazın Dünya Kupası’nda olmayı düşlüyor. Muslera, Drogba ve Chedjou kesin orada olacaklar gibi. Eboue, Afrika Kupası’ndan beri ulusal takımda yok. Sneijder (Wijnaldum’un sakatlığı sonrası aldığı) formayı Haziran’a kadar bırakmama derdinde. Melo ise, 3 sene önce yitirdiği formayı giymek için olağanüstü bir efor sarf ediyor. Mancini, meslektaşı Scolari’ye bir telefon açıp Melo’yu takip etmesini rica etmiş midir bilinmez; ama sanki Brezilyalı futbolcuya birileri izlendiğini fısıldamış gibi! Üstelik aynen Melo gibi Drogba, Sneijder ve Eboue’nin de muhtemelen bu son Dünya Kupası fırsatları. Ve belli ki hiçbiri, bu son fırsatı ıskalamak istemiyorlar.
Kaybeden Daum’un geçen hafta harika oynayan Ozan Tufan’ın yerine Sercan’la başlaması, belli ki Kazım-Sercan ikilisinin Arena aşinalığından medet umma maksatlıydı. Bu talihsiz tercih, aklıma 11 yıl önceki başka bir tercihi getirdi: Nisan 2003’te Hakan Şükür’ün Blackburn formasıyla 2 gol attığı Fulham maçından 10 gün sonra Souness, Türk golcünün yanına gelir ve şöyle der: “Bu hafta Manchester karşısında Cole-Yorke ikilisini oynatacağım, çünkü onlar Old Trafford’a daha alışıklar”. Sonuç hüsran olur; hem maç kaybedilir, hem de iyi oynarken kızağa çekilen Hakan küser. Hakan güçlü olduğu için defalarca geri döndü tabii ama dilerim genç Ozan da iyi oynarken yediği bu kesikten çok etkilenmez, bıraktığı yerden devam eder.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS