Dünkü F.Bahçe-Trabzon maçının ilk yarısı, 14 gün önce iki takım arasında normal sezonda oynanan müsabakanın ilk 45 dakikasının kopyası gibiydi… Lig TV arşivindeki arkadaşlar, Sow ve Burak’ın ilk yarıda kayboldukları, Trabzon’un kontra atak ve uzaktan şut aradığı bu devrenin kasetini, 14 gün önceki müsabakanın ilk 45 dakikasının kasetiyle karıştırsalar, inanın fark etmeleri güç olurdu! Fenerbahçe maça yine süratli başladı, ilk yarıda tutuk gözüken rakibine karşı yine ciddi bir pas üstünlüğü kurdu. İlk devrenin sonlarında (aynen 2 hafta önce olduğu gibi) Cristian’la galibiyet golünü buldu ve ikinci devreye avantajlı başladı…
İki maçın birbirinden ayrıldığı an da burası oldu zaten… Güneş, 14 gün önce de devrede Olcan’ı çıkarmıştı. Ama onun formasını Halil’e verip, 4-4-2’ye dönüp takımını canlandırmayı başarmıştı. Bu kezse Olcan’ın yerine sol bek Cech’i soktu; savunmanın önünde Zokora’lı, ortada Serkan-Colman-Alan-Halil’li 4-1-4-1’e döndü ve intihar etti! İlk yarıda öne gitmekte güçlük çeken (başarılı pas sayısında 215-75 ezilen) Trabzon, ikinci yarıda yetenekli oyuncu sayısını 1 azaltarak nasıl daha fazla öne gidecekti, Şenol Hoca ne düşündü, gerçekten anlamak güç! Belli ki sahadaki oyuncular da pek bir şey anlamadılar ki, ikinci 45 dakika da Trabzon için koca bir hiçten ibaret oldu.
Fenerbahçe’nin şampiyonluk arzusu ve Güneş’in tercihleri/kadro yetersizliği nedeniyle tek taraflı oynanan maçın diğer dikkat çekici detaylarına gelince…
Alex hemen hemen bütün büyük maçlarda olduğu gibi bu müsabakaya da büyük başladı. İlk 10 dakika içinde hem Sow’a attığı Messi pası, hem Serkan’a gösterttiği sarı kartla zaten az olan bordo-mavi direnci tamamen kırdı. Derbilerde Fernandes ve Selçuk’a kan kusturan Zokora’nın Alex’i kısmen durduracağını düşünüyordum ama Brezilyalı yıldıza o da çare olamadı.
Alex’in partneri Sow içinse aynı şeyleri söylemek güç. Günün yıldızı Cristian’ın ikramını geri çevirmedi ama kuvvet sorunu/ayakta kalma problemi net bir biçimde sürüyor.
Fenerbahçe’de istikrarlı biçimde ayakta kalmaya devam edenlerse yine kaleci Volkan ve (bu kez defansif katkısıyla) Emre’ydi. Lâkin Emre yine (maçtan sonra görüntüleri izleyince fark edebildiğim) öyle yakışıksız işler yapmış ki, oynadığı oyuna yazık. Kariyerine yazık. Onu sevenlere yazık. Emre’yi insan olarak samimiyetle seviyorum ama bunca yaşanandan sonra onu artık milli takım kaptanı pazubendiyle kesinlikle görmek istemiyorum.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS