İngiliz futbol efsanesi Gary Lineker, dünyanın en iyi liginin neden kendilerinde değil de İspanya’da olduğunu şu sözlerle açıklar: “Belki bizim ilk 4 takımımız İspanyolları alt edebilir, ama onların bize olan üstünlüğü orta sıralardaki ekiplerinin kalitesi… Real Madrid La Liga’yı yedinci tamamlasa da, Deportivo gelip sizi Şampiyonlar Ligi’nde saf dışı bırakabilir”
Türkiye’nin Deportivosu adayları vardı dün gece Bursa’da sahada… Gerçi Gençlerbirliği bu sezon ligin zirve dörtlüsünden hiç puan alamamış (hatta büyüklerden 2005’te en son puan alan kadrodan sanırım yalnızca M.Nas’la Erkan kalmış), Kayseri biraz daha iyisi, 24 muhtemel puandan 8’ini toplamış onlar… Sarı-kırmızılıların dengeli bir yönetimi var, hoca ve kadro istikrarının değerinin farkındalar, sokaktaki adama Kayseri’nin 11’ini ezbere saydırabilecek bir çizgi tutturmuşlar. Üstelik tribüne prestijli transferleri Salomon Olembe’yi de oturtmuşlar, ama sahada oynanan (aslında oynanmayan) futbol çok kötü, Allah’tan menajeri Olembe’yi kolundan tutmuş, bir yere bırakmıyor!
4’lü savunmalar ve önlerindeki üçüncü stoperler Saidou ile Kerem neredeyse hiç çıkmadılar, kazandıkları topları da sürekli uzun vurmayı tercih ettiler. Ragıp-M.Eren-M.Topuz’la Engin-Ergün-M.Nas orta sahaları normal süre boyunca sürekli başlarının yukarısından geçen topları izlediler, meşin yuvarlak yere pek inmediği için esas iyi görüş açısı da basın tribününde değil, stadın yanındaki gökdelen Town Plaza’nın 15-20’nci katlarındaydı aslında..
Tolunay Hoca, sık sık iki çaresiz Mehmet’i -Topuz’la Eren’i- yer değiştiriyor, ama saha kenarındaki tavırları kadar isyankâr sayılmayacak 6 savunmacılı oyun anlayışı driplingci Mehmetleri de kısıtlıyor. Tribündeki Olembe’yi M.Eren’in, Aghahowa’yı da Iglesias’ın yerine koysanız, onlar da bir şeyi değiştiremeyecek gibi…
Kafkas’ın kulübesinde olmayan M.Bakkal’ınkinde var, M.Çakır’la Hakan uzatmalarda kırmızı-siyahlıları biraz canlandırıyor… Kafkas’ın elinde bir Burhan bile olsa oyuna sürecek, Bakkal’sa var olduğu halde kullanmadığı için 120 dakikadan geriye Mesut Hoca’nın çizgideki şovu kalıyor sadece…
Penaltılarla kazananın kim olduğu da, Türk futbolunun 2008 UEFA’daki kaderini çok etkilemeyecek gibi…
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=525244&ver=30
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS