
Güneş, Guardiola ve Tuchel gibi çok pas seviyor. Top hep Beşiktaş’ta olsun istiyor, gole mümkünse bin pasta gitmeyi hayal ediyor. Pereira’ysa Klopp gibi reaksiyonistlerden. Rakipten kazanıp 2-3 pasta gole ulaşma derdinde. Beşiktaş’ın handikapı Markoviç’in hızına yetişemeyecek Tosiç tercihi olabilir. Fenerbahçe’nin handikapıysa geriye düştüklerinde tükenmeleri ve ligde bunu henüz hiç test etmemiş olmaları.
Şenol Güneş, futbolun son romantiklerinden… Nesli tükenen, dünyada sayısı çok az kalan hücum futbolu âşıklarından. Üstelik gittiği her takıma karakter katan, tutku katan, çalıştığı hemen her oyuncuyu yaş fark etmeksizin geliştiren bir eğitimci. Son 6 yılda Trabzon’da-Bursa’da değer kattığı oyuncular, şu anda milli takımın ve üç büyüklerin uluslararası mücadelesinde anahtar rol oynuyorlar. O ise, bu sezon bir kez daha yeni bir oyuncu grubuna felsefesini benimsetme derdinde.
İlk 5 maç itibariyle de felsefesini uygulatma adına gayet olumlu geri dönüşler aldı Şenol Güneş: Opta verilerine göre Beşiktaş, ligin en yüksek isabetli pas yapan (%82,2), üstelik bu istatistikte rakip sahada da lider olan (%76,9), hatta üçüncü bölgede de birinciliği kimseye kaptırmayan (%73,4) ekip… Zaten Beşiktaş’ın bu yıl ligde sergilediği Harlemvari “rakip ceza alanında ekstra pas” şovunu birkaç kez izledik ve hepimiz bundan keyif aldık. Avrupa’ya bu sıralar bu “ekstra pas” şovunu Dortmund koçu Thomas Tuchel izletiyor, Westfalen ekibi bazen öyle fantastik goller atıyor ki Barcelonalıları bile kıskandırıyor. Güneş’in takımı bu ritmi Avrupa Ligi’ne yansıtırsa, onların da ekstra pas kokulu golleri pekala ESPN bültenlerine girebilir gibi.
Fenerbahçe koçu Pereira ise son derece çağdaş zihinli bir teknik adam. Zaten onun tarzının Mourinho gibi, Villas-Boas gibi, Klopp gibi olduğunu Porto ve Olympiakos dönemlerinden de biliyoruz. 90 dakika topa sahip olmak, rakibi yarı sahasına hapsetmek ve bin pas istatistiğine ulaşmak, Pereira için birincil hedef değil. O, en hızlı ve kısa yoldan skor isteyen bir zihniyetin temsilcisi. Zaten duran topları paslaşarak kullanıp rakibin açığını arama çalışmaları, neredeyse her basın toplantısında “kaybettiği topların ardından reaksiyon vermek”ten bahsetmesi de bunun ispatı. İstatistikler de onu destekler nitelikte: Beşiktaş’a göre çok daha düşük gol sayısı (13’e 8) ve şut isabetine (%58’e 39) sahip olmalarına rağmen rakiplerinden 3 puan fazla topladılar. 4 galibiyetin 3’ünü tek farkla aldılar ve hiç mağlup duruma düşüp ekstra efora ihtiyaç duymadılar.
Bu maçsa her iki hoca için yeni bir sınav olabilir: Beşiktaş maçlara çok tempolu başlama derdinde. Fenerbahçe’yse Shakhtar sonrası henüz böyle bir rakiple oynamadı. Bu, Pereira için yeni bir meydan okuma olacak. Ama Şenol Güneş’in de çok zor bir sınavı var Olimpiyat’ta: Mersin’in iki çabuk oyuncusu, Beşiktaş’ın ağır savunmasını felç etmiş ama yediklerinden fazlasını atıp o günü kurtarabilmişlerdi. Şimdi karşılarında Welliton-Nakoulma gibi Rhodolfo-Ersan-Tosiç’i hırpalayacak bir Markoviç-Nani sürat ikilisi var. Üstelik arkalarında da Mersin’den güçlü bir savunmayla geliyorlar! Doğrusu Olimpiyat’ta normal koşullarda çok gol yaşanmaya açık, 2-2’ler, 3-2’ler görmeye müsait bir maç bu.
Gökhan Töre ve Nani
İki takımda da bu sezona geçen yıldan yüksek viteste başlayan iki isim ön plana çıkıyorlar: Son 4 lig maçında 5 gole (birini atıp, dördünü hazırlayarak) imza atan Gökhan Töre ve Fenerbahçe’nin son 6 sayısının 5’inde tabelaya (3 gol, 2 asistle) giren Nani… Ayrıca bir başka enteresan istatistikte de bu ikili ligin ilk ikisindeler: Sezonun en fazla kilit pas yapan iki oyuncusu Gökhan(14) ve Nani(12).
Pozisyonları benzer olmasına rağmen Nani’yle Gökhan’ın tabelaya girme stilleri farklı: Nani, kendi kanadından ceza alanına iyi koşu yapabilen, golü koklayabilen bir isim. Bu noktada ona karşı uyanık olması gereken Beşiktaş’ın kenar bekleri Beck ve Tosiç (ya da İsmail)… Gökhan’sa daha ziyade kazanılan topları kendi sahasından hızlı hücuma dönüştüren isim olarak ön plana çıkıyor bu sene. Dolayısıyla Gökhan’a önlem almak biraz daha zor. Ya onun beki de onu sahanın her alanında göz hapsine alacak, ya da Mehmet Topal, Gökhan çıkışlarına ekstra özen gösterecek.
*******************************
Tosiç, Markoviç’e karşı!
Fenerbahçe’nin 5’inci hafta Bursaspor maçıyla birlikte sahaya sürdüğü bir ekstra silah da Markoviç oldu. Çabuk hızlanabilen, gözüpek, koşu içinde vites değiştirebilen Sırp genç, enteresandır, Türkiye’deki ilk büyük sınavında karşısında bir vatandaşını, Tosiç’i bulacak gibi. Üstelik de kendinden 9 yaş büyük, biraz da ağır bir vatandaşını. Şenol Güneş, ligin ilk 5 haftası itibariyle Beck-Rhodolfo-Ersan-Tosiç dörtlüsünü (bir mecburi Ramon tercihi dışında) hiç bozmadı. Eğer yarın da bozmazsa, bu savunma acaba Markoviç’in hızına cevap verebilir mi? Doğrusu cevabını bilmenin güç olduğu bir soru bu.
Eğer Güneş’in o bölgede tercihi İsmail olursa, dörtlü savunma ritmi bozulur mu? Yoksa ritim devam edip, Markoviç gibi hızlı bir oyuncu olan İsmail, savunma yönü zayıf Sırp’ın arkasında ondan rol çalabilir mi? Doğrusu derbinin en kritik tercihlerinden biri de bu olacak gibi.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS