• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 20 Nisan 2021
    • Avrupa Süper Ligi yorumu, beIN Sports, 19 Nisan 2021
    • beIN Manşet, 15 Nisan 2021
    • beIN Manşet, 13 Nisan 2021
    • beIN Manşet, 12 Nisan 2021
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • beIN Sports, 22 Ocak 2021
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

Hürriyet

Bin pas, iki pasa karşı

Bin pas, iki pasa karşı
Uğur Meleke
Uğur Meleke
26 Eylül 2015

Güneş, Guardiola ve Tuchel gibi çok pas seviyor. Top hep Beşiktaş’ta olsun istiyor, gole mümkünse bin pasta gitmeyi hayal ediyor. Pereira’ysa Klopp gibi reaksiyonistlerden. Rakipten kazanıp 2-3 pasta gole ulaşma derdinde. Beşiktaş’ın handikapı Markoviç’in hızına yetişemeyecek Tosiç tercihi olabilir. Fenerbahçe’nin handikapıysa geriye düştüklerinde tükenmeleri ve ligde bunu henüz hiç test etmemiş olmaları.

 

Şenol Güneş, futbolun son romantiklerinden… Nesli tükenen, dünyada sayısı çok az kalan hücum futbolu âşıklarından. Üstelik gittiği her takıma karakter katan, tutku katan, çalıştığı hemen her oyuncuyu yaş fark etmeksizin geliştiren bir eğitimci. Son 6 yılda Trabzon’da-Bursa’da değer kattığı oyuncular, şu anda milli takımın ve üç büyüklerin uluslararası mücadelesinde anahtar rol oynuyorlar. O ise, bu sezon bir kez daha yeni bir oyuncu grubuna felsefesini benimsetme derdinde.

 

İlk 5 maç itibariyle de felsefesini uygulatma adına gayet olumlu geri dönüşler aldı Şenol Güneş: Opta verilerine göre Beşiktaş, ligin en yüksek isabetli pas yapan (%82,2), üstelik bu istatistikte rakip sahada da lider olan (%76,9), hatta üçüncü bölgede de birinciliği kimseye kaptırmayan (%73,4) ekip… Zaten Beşiktaş’ın bu yıl ligde sergilediği Harlemvari “rakip ceza alanında ekstra pas” şovunu birkaç kez izledik ve hepimiz bundan keyif aldık. Avrupa’ya bu sıralar bu “ekstra pas” şovunu Dortmund koçu Thomas Tuchel izletiyor, Westfalen ekibi bazen öyle fantastik goller atıyor ki Barcelonalıları bile kıskandırıyor. Güneş’in takımı bu ritmi Avrupa Ligi’ne yansıtırsa, onların da ekstra pas kokulu golleri pekala ESPN bültenlerine girebilir gibi.

 

Fenerbahçe koçu Pereira ise son derece çağdaş zihinli bir teknik adam. Zaten onun tarzının Mourinho gibi, Villas-Boas gibi, Klopp gibi olduğunu Porto ve Olympiakos dönemlerinden de biliyoruz. 90 dakika topa sahip olmak, rakibi yarı sahasına hapsetmek ve bin pas istatistiğine ulaşmak, Pereira için birincil hedef değil. O, en hızlı ve kısa yoldan skor isteyen bir zihniyetin temsilcisi. Zaten duran topları paslaşarak kullanıp rakibin açığını arama çalışmaları, neredeyse her basın toplantısında “kaybettiği topların ardından reaksiyon vermek”ten bahsetmesi de bunun ispatı. İstatistikler de onu destekler nitelikte: Beşiktaş’a göre çok daha düşük gol sayısı (13’e 8) ve şut isabetine (%58’e 39) sahip olmalarına rağmen rakiplerinden 3 puan fazla topladılar. 4 galibiyetin 3’ünü tek farkla aldılar ve hiç mağlup duruma düşüp ekstra efora ihtiyaç duymadılar.

 

Bu maçsa her iki hoca için yeni bir sınav olabilir: Beşiktaş maçlara çok tempolu başlama derdinde. Fenerbahçe’yse Shakhtar sonrası henüz böyle bir rakiple oynamadı. Bu, Pereira için yeni bir meydan okuma olacak. Ama Şenol Güneş’in de çok zor bir sınavı var Olimpiyat’ta: Mersin’in iki çabuk oyuncusu, Beşiktaş’ın ağır savunmasını felç etmiş ama yediklerinden fazlasını atıp o günü kurtarabilmişlerdi. Şimdi karşılarında Welliton-Nakoulma gibi Rhodolfo-Ersan-Tosiç’i hırpalayacak bir Markoviç-Nani sürat ikilisi var. Üstelik arkalarında da Mersin’den güçlü bir savunmayla geliyorlar! Doğrusu Olimpiyat’ta normal koşullarda çok gol yaşanmaya açık, 2-2’ler, 3-2’ler görmeye müsait bir maç bu.

 


 

Gökhan Töre ve Nani

 

İki takımda da bu sezona geçen yıldan yüksek viteste başlayan iki isim ön plana çıkıyorlar: Son 4 lig maçında 5 gole (birini atıp, dördünü hazırlayarak) imza atan Gökhan Töre ve Fenerbahçe’nin son 6 sayısının 5’inde tabelaya (3 gol, 2 asistle) giren Nani… Ayrıca bir başka enteresan istatistikte de bu ikili ligin ilk ikisindeler: Sezonun en fazla kilit pas yapan iki oyuncusu Gökhan(14) ve Nani(12).

 

Pozisyonları benzer olmasına rağmen Nani’yle Gökhan’ın tabelaya girme stilleri farklı: Nani, kendi kanadından ceza alanına iyi koşu yapabilen, golü koklayabilen bir isim. Bu noktada ona karşı uyanık olması gereken Beşiktaş’ın kenar bekleri Beck ve Tosiç (ya da İsmail)… Gökhan’sa daha ziyade kazanılan topları kendi sahasından hızlı hücuma dönüştüren isim olarak ön plana çıkıyor bu sene. Dolayısıyla Gökhan’a önlem almak biraz daha zor. Ya onun beki de onu sahanın her alanında göz hapsine alacak, ya da Mehmet Topal, Gökhan çıkışlarına ekstra özen gösterecek.

 

*******************************

 

Tosiç, Markoviç’e karşı!

 

Fenerbahçe’nin 5’inci hafta Bursaspor maçıyla birlikte sahaya sürdüğü bir ekstra silah da Markoviç oldu. Çabuk hızlanabilen, gözüpek, koşu içinde vites değiştirebilen Sırp genç, enteresandır, Türkiye’deki ilk büyük sınavında karşısında bir vatandaşını, Tosiç’i bulacak gibi. Üstelik de kendinden 9 yaş büyük, biraz da ağır bir vatandaşını. Şenol Güneş, ligin ilk 5 haftası itibariyle Beck-Rhodolfo-Ersan-Tosiç dörtlüsünü (bir mecburi Ramon tercihi dışında) hiç bozmadı. Eğer yarın da bozmazsa, bu savunma acaba Markoviç’in hızına cevap verebilir mi? Doğrusu cevabını bilmenin güç olduğu bir soru bu.

 

Eğer Güneş’in o bölgede tercihi İsmail olursa, dörtlü savunma ritmi bozulur mu? Yoksa ritim devam edip, Markoviç gibi hızlı bir oyuncu olan İsmail, savunma yönü zayıf Sırp’ın arkasında ondan rol çalabilir mi? Doğrusu derbinin en kritik tercihlerinden biri de bu olacak gibi.

 

Related Items2015-2016BeşiktaşFenerbahçeMaç önüSüper Lig
Yorumları Görüntüle (1)

Yorum Sayısı : 1

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Hürriyet
26 Eylül 2015
Uğur Meleke
Uğur Meleke

Related Items2015-2016BeşiktaşFenerbahçeMaç önüSüper Lig

Diğer Hürriyet İçerikleri

  • Devamı
    Bu filmin sonu ‘UEFA Avrupa Süper Ligi’ olabilir

    Avrupa Süper Ligi’yle ilgili global spor kamuoyunda oluşan duygusal reaksiyonu çok iyi anlıyorum. O hisleri paylaşıyorum da...

    Uğur Meleke 20 Nisan 2021
  • Devamı
    İstikamet doğru ama bazı rötuşlar yapmak lazım

    Muhtemelen sezon sonuna kadar bu anlayışla oynayacak Fenerbahçe’de bazı değişiklikler şart. 12 Nisan saat 19:00’da Fenerbahçe bir...

    Uğur Meleke 19 Nisan 2021
  • Devamı
    Gösterişli futbol bekledik ama Türk tipi faul şöleni izledik

    Maalesef bu ülkede oyun akmıyor. Akamıyor. İsyanım Trabzon-Hatay maçına özgü değil. Süper Lig’in bütünü böyle. Hatayspor ligin...

    Uğur Meleke 18 Nisan 2021
  • Devamı
    Beşiktaş 60. dakikada adeta kontak kapattı

    Karaman, son yarım saatte ileri 4’lünün yerini sürekli değiştirerek rakip savunmanın dengesini bozdu. Futbolda özgüven önemli bir...

    Uğur Meleke 17 Nisan 2021
  • Devamı
    Hürriyet Futbol Konseyi, 14 Nisan 2021

    Hürriyet Futbol Konseyi’nde Mehmet Arslan, Güntekin Onay ve Uğur Meleke, futbol gündemindeki konuları masaya yatırdı. SORU 1- Emre...

    Uğur Meleke 14 Nisan 2021
  • Devamı
    Fenerbahçe 2-8-0 oynadı

    Sarı lacivertliler en doğru dizilişle sahaya çıktı. Fenerbahçe’nin bu sezonki kadro mühendisliğinin biraz sıkıntılı olduğunu bu sütunda...

    Uğur Meleke 13 Nisan 2021
  • Devamı
    F.Bahçe ve G.Saray’dan bir farkı var

    Beşiktaşlı futbolcular işler kötü gittiğinde bile sakinliklerini korumayı başarıyor. Zaman zaman şöyle eleştiriler geliyordu okuyuculardan/izleyicilerden: Beşiktaş, Fenerbahçe’den...

    Uğur Meleke 12 Nisan 2021
  • Devamı
    180 dakikada akan oyun golü yok

    Emre Belözoğlu, teknik direktörlükte 180 dakikayı doldurdu. İki maçta kazandığı 4 puan, duran toptan atılan 2 gol...

    Uğur Meleke 9 Nisan 2021

Copyright © 1999 Meleke.com

En istikrarlı istikrarsız
Selçuk-Burak, tesadüf mü?