Kaka, M.City’ye transfer olsaydı, Foe’nin ölümüyle kulüp müzesine kaldırılan 23 numaralı formayı giymeliydi. Çünkü 23’ün müzeye konması Foe’nin ölümünü simgeliyordu, Kaka tarafından giyilmesi de futbolun ölümünü simgeleyecekti bence…
Kaka’nın 150 milyon euro bonservis ve 15 milyonluk maaş karşılığı Milan’ı bırakmamış olması, bu oyuna dair umutlarını yüreğinin bir köşesinde yaşatmaya devam etmesini fısıldadı futbolseverlere… Çünkü City, Kaka’yı 150’ye aldığında artık Zlatan’ın, Ronaldo’nun, Messi’nin 100’den fazla etmesi anlamına gelecekti bu… Kaka’nın maaşı 15 olduğunda, Robinho’nun, Philips’in de o düzeyde alması gerekecekti artık. City’de bu maaşlar verilirken, United’daki/Chelsea’deki adamı da daha düşük paralara tutmanız mümkün olmayacak, Kaka’nın transferiyle zincirleme bir maaş/bonservis yükselişi olacaktı futbolda. City’nin bu rakamları ödeyecek bir şeyhi var, ama başkalarının yok. Futbolun da henüz hasılat/yayın/isim hakkı vb. gelirlerinin toplamı bu giderleri karşılayacak düzeyde değil. İşte o yüzden başka bir oyun olacaktı artık izlediğimiz… Şeyhi, petrolcüsü, doğalgazcısı olanın borusunun öttüğü, olmayanın kendi çöplüğünde oynadığı bir oyun. Bu oyun ölecekti, başka bir oyun başlayacaktı, Kaka’nın 23 numarayı giymesiyle beraber…
Neyse ki, ölmedi. Milan’ın yöneticileri sembol oyuncularını, Kaka da huzurunu/mutluluğunu para ile satmadı. En azından şimdilik…
Cavcav olsaydı…
Milan’ın yöneticileri satmadı da, söz konusu pazarlık masasının bir tarafında G.Birliği yöneticileri oturuyor olsaydı, transferi konuşulan Milanolu değil de, Beştepeli Kaka olsaydı, netice ne olurdu sizce?
Bu sorunun cevabını verebilmek için biraz eskilere gitmem gerek. 80’lerin sonu, 90’ların başındaki yatılı okuluma bitişik nizam olan Beştepe Gençlerbirliği Tesisleri’ne… Henüz oranın adı İlhan Cavcav değil o zamanlar… Zaten bahsettiğimiz yer öyle ahım şahım bir tesis de değil, barakalardan oluşan mütevazı bir idman kompleksi işte…
Belki o zaman böyle devasa tesisleri, kasasında da 30-40 milyonları yok kırmızı-siyahlıların, ama aidiyet hissedebileceğiniz oyuncular var 19 Mayıs Stadı’na çıkan… M.Diyadin’in formasını almayı umuyorsunuz mesela, Zacarias gibi/Avni gibi pas vermek, Kemal Yıldırım gibi gol atmayı hayal ediyorsunuz belki. Kulübün ne kadar borcu, ne kadar alacağı olduğu ilgilendirmiyor sizi… Genç yıldız Olkan golleri atınca, “Vay be, Cavcav şimdi bu Olkan’ı 3 büyüklere kaç milyona satar kim bilir?” demiyorsunuz içinizden.
Normal bir taraftar böyle şeyler düşünmez ki zaten! Taraftar için esas olan, maç kazanmak, ya da bir futbolcuyu sevmek gibi basit şeylerdir zira… Ve o “endüstriyel futbol” dediğiniz son derece rasyonel gibi gözüken kavram da, acayip irrasyonel bir şeye, bu “taraftarlık duygusu” na muhtaçtır. Taraftar olmazsa, endüstri de olmaz, para da… Forma da satamazsın, bilet de… Taraftarın olması için de, taraftarın sevebileceği kadar takımda kalan oyunculara ihtiyaç var… Cavcav’ın elinde Kaka olsaydı satmasını anlayabilirdim, Dramani’yi, Skoko’yu, Youla’yı satmasını da anlıyorum da, şu anda 3 yıldır kadroda yer alan sadece 3 oyuncu olmasını, geçen sezon ve bu sezon başında 15’er, içinde bulunduğumuz Ocak ayında bile 6 yeni adam transfer edilmesini, bir o kadarının da gönderilmesini aklım almıyor.
Bugün G.Birliği’ni tutmaya niyetlenecek 8-10 yaşında bir çocuk hangi futbolcuyu sevip, ona bağlanıp kırmızı-siyah renklere gönül verebilir ki? O çocuğa İlhan Cavcav Tesisleri’ni, kasadaki milyon dolarları nasıl sevdirebilirsiniz? Cumartesi 3 gol atan Troisi’nin formasını nasıl alabilirsiniz, Şubat’ta G.Birliği formasıyla sahaya çıkacağına emin olamadan?
Ajax, Lyon
G.Birliği’nin, Türkiye’nin Ajax’ı veya Lyon’u olduğu savını da dillendirmek kolay değil; bir takımı son 5 sezonda 12 ayrı hoca çalıştırmış, hiçbir sezon tek teknik direktörle bitirilememiş, söz konusu dönemde 77 oyuncu transfer edilip, 68’i de gönderildiyse adınızı o kulüplerin yanına koymak çok iddialı olabilir.
Bahsettiğimiz kulüp, hâlâ bir futbol kulübüyse ve taraftarla arasında bir bağ kurulmasını hayal ediyorsanız, evet, kendi Kaka Leite’lerinizi yetiştirmeniz, yeterince oynatmanız ve sonra yenilerini bulmanız gerek… Yok eğer bahsettiğimiz yer bir ticarethane ise, bir fabrika mantığıyla yönetilecekse, o zaman da bir yerlerden taraftar bulmanız gerekecek… Bu basit formül Milan için de geçerli, M.City için de, G.Birliği için de…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS