Önceki gece iki kritik maçı peş peşe izledik Şampiyonlar Ligi’nde. Beşiktaş Napoli’yle 1-1 berabere kaldıktan sonra City Barcelona’dan rövanşı aldı ve 3-1 kazandı Etihad Stadı’nda. Barcelona aslında bildiğimiz Barcelona gibiydi, topa yüzde 65 sahip oldu ama şut sayısı yalnızca 8’de kaldı. Üstelik sadece ikisi kaleyi tuttu bunların.
City’nin çok da üst düzey sayılmayacak savunma grubuyla Barcelona’nın üçüncü bölgedeki kaliteli pas trafiğini kesmesinin sırrı beklerinde gizli: Sağ bek Zabaleta ve sol bek Kolarov, iki taç çizgisi üstünde değil, adeta orta sahada oynuyorlar. Ön libero Fernandinho’nun hemen sağında ve solunda. City’nin dizilişi esame listesinde 4-1-4-1 olarak yazıyor ama realitede 2-3-2-3 gibi oynuyor Manchester ekibi. Ve Barcelona’nın alametifarikası olan ikinci bölge-üçüncü bölge geçişi pas trafiğini kalabalıkla bozuyorlar orada. Beşiktaş-Napoli maçı dönüşü köprü trafiğinde Manchester City’yi izlerken, zihnim de beni iki saat kadar önceye, Vodafone Arena’ya götürüyor.
Arena’da iki bambaşka bek performansı izledik Salı gecesi: Klasik bir sağ bek tutarlılığındaydı Andreas Beck. Sorumlu, çalışkan, bölgesine sadık. Önünde çok zor bir sınav vardı, Ghoulam-Hamsik ve Insigne çok güçlü bir üçlüydü Beck’in karşısında. Yine de elinden geleni yaptı Alman bek oyuncusu. Diğer çizgideyse başka bir bek profili izledik o gece: Taç çizgisi üstünde değil, orta sahanın sol içi gibi oynadı Adriano. Hem hücumda pas trafiğine katıldı, hem de savunmada bozmaya çalıştı Napoli’nin seri yardımlaşmasını. Atiba’nın 49, Tolgay’ın 38’de kaldığı gecede Adriano 52 pas yaptı, defansif-ofansif maçın yıldızı oldu Brezilyalı.
Maçı birlikte izlediğimiz eski bek oyuncusu Ali Güneş de, şaşkınlığını anlattı bana: “Bize hep çizgilere çıkmamız, oyunu genişletmemiz söylenirken, Adriano tam aksine daraltıyor alanı” dedi Ali. Sanırım iki sebeple ihtiyacı var Beşiktaş’ın böyle bir oyuna: Caner’in sakatlığı bir sol bek değil, bir oyun kurucu kaybıydı Beşiktaş için. O yüzden Beşiktaş’ın beklerinin sadece çizgi savunması değil, oyuna katılma yükümlülüğü de var kesinlikle. Hatta tam da bu yüzden Gökhan Gönül’ün de katılması lazım bu takıma. Ama yalnızca sağ bek olarak değil, Atiba’nın yanına sağ iç olarak. Sadece çizgiyi savunmak ya da çizgiden bindirmek için değil, orta saha pas trafiğine de katılmak için.
Guardiola’nın City’de yaptığı bu devrimi çok sevdi İngilizler. Beşiktaş’ta bir City’li gibi oynayan Adriano’yu da çok sevdik biz. Ve bunun Türk futbolunda bekler için bir devrim habercisi olduğunu bile söyleyebiliriz bence.
+++++++++++
Fenerbahçe 3, Beşiktaş 4 gün dinleniyor (!)
28 Eylül Çarşamba gecesi Dinamo Kiev’i ağırlayan Beşiktaş, 1 Ekim Cumartesi günkü Rizespor maçını 2 Ekim’e kaydırma başvurusu yapmış; ama bu talep reddedilmişti. O Pazar, Avrupa kupalarında olmayan Galatasaray’ın maçı vardı, Rizespor’un önceki veya sonraki hafta içi kupa müsabakası yoktu. Yani herhangi bir engel gözükmüyordu değişiklik için. Ama TFF reddetti bu başvuruyu.
TFF’nin her değişiklik talebini kabul etmesi söz konusu olamaz tabii. Sezon başı açıklanan fikstürü koruma güdüsü de doğru. Ancak buradaki esas soru şu zaten: Sezon başında Rize-Beşiktaş maçı neden pazara değil cumartesiye konmuştu? Çarşamba Ş.Ligi oynayan Beşiktaş, neden cumartesi lige zorlanmıştı?
O noktada da tek mantıklı açıklama şu gözüküyordu: 29 Eylül Perşembe gecesi Avrupa Ligi oynayan Fenerbahçe, Osmanlıspor ve Konyaspor’un hepsi Pazar oynuyorlardı lig maçlarını. Yani Avrupa’daki 4 temsilcimiz de 3 gün dinlenmiş oluyorlardı eşit biçimde.
Zurnanın zırt dediği yer de burası zaten: Eğer her Avrupa temsilcimiz, her Avrupa haftası sonrası eşit biçimde dinlenme gününe sahip olsalardı, bu gerekçeye saygı duyardım. Ama bu hafta maalesef durum farklı: Beşiktaş 4, Fenerbahçe-Osmanlıspor-Konyaspor üçer gün dinleniyorlar bu kez. E nerede kaldı eşitlik o zaman? TFF şimdi tekrar yanıtlayabilir mi lütfen, 1 Ekim’deki Rize-Beşiktaş maçını neden 2 Ekim’e koymadığını?
Beşiktaş’ın 10 puana ulaşmasının iki yolu var: Birincisi Benfica ile berabere kalıp, Dinamo Kiev’i yenmek. Bu durumda Napoli Kiev’i ve Benfica’yı yenerse Beşiktaş ikinci olarak terfi ediyor. Napoli Kiev’i yenip Benfica ile berabere kalırsa Beşiktaş yine ikinci olarak bir üst tura çıkıyor. Napoli Kiev’i yenip, Benfica’ya yenilirse Beşiktaş ikinci oluyor, Napoli’yi ikili averajla turnuvanın dışına atıyor.
Eğer Beşiktaş 10 puana Benfica’yı yenip Kiev’le berabere kalarak ulaşırsa… Napoli Benfica ve Kiev’i yenerse, Beşiktaş ikinci olarak terfi ediyor. Napoli Kiev’i yenip Benfica ile berabere kalırsa da durum aynı. Napoli Kiev’i yenip Benfica’ya yenilirse üç takım 10’ar puanda buluşuyorlar. Bu kez de üçlü averajda 8 puanla Beşiktaş lider olarak çıkıyor son 16’ya…
Tabii ki matematiksel olarak 2 ya da 3 puanın da yetme ihtimali var. Ama 4 puanın kesin olarak yetiyor olması bence çok iyi bir strateji kurma fırsatı Beşiktaş için.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS