Kura itibariyle dördüncü torbadan gelse de, Belçika bizim bu grupta ikincilik için en ciddi, en doğrudan rakibimiz… Kara 2009’u aşmışlar, karmaşık Vandereycken-Vercauteren-Advocaat dönemini geride bırakıp durulmuşlar. Olgun Leekens, takımda birliği bütünlüğü sağlamış, üç kaptan Van Buyten-Kompany ve Vermaelen’i bir arada savunmada uyumla oynatıyor. Artık Advocaat’ın onları 6 ayda yüz üstü bırakıp Rusya’ya gitmesini unutmuşlar, Leekens’le yeni bir takım kurma uğraşındalar.
Aslında kurmuşlar da… Leekens çok cesur başladı, Dünya üçüncüsü Almanya karşısına santrforda 17’lik Lukaku, sağ yanında 19’luk Hazard, sol yanında 23’lük Dembele’yle çıktı. Alderweireld, Simons, Fellaini, Defour, Benteke ve Vossen de dahil dün oynayan tam 9 oyuncu halen ümit milli takımla bir turnuva görebilecek yaştalar. Dolayısıyla Salı günü bizim milli takımı bekleyen ilk tehlike, 90 dakika boyunca sahada canlı kalabilecek bir ekiple oynuyor olmamız. Oysa bizim olgun takımımız, Kazakistan karşısında son yarım saati ancak idare edebilmişti!
Tabii gençlik bir bakıma tecrübesizlik de demek, bu yüzden Leekens de savunma hattında olgun oyunculardan faydalanıyor. Dördü de stoper özellikli olan bir dörtlü savunması var: Bekler Ajax’lı Alderweireld ve Arsenalli Vermaelen hemen hiç çıkmıyorlar, kanat hücumcuları Hazard ve Dembele’nin açıklarını kapatma görevini layıkıyla yapıyorlar. Ama onların çıkmaması bizim bekler Sabri ve Hakan’ın çıkabilmesi anlamına gelmeyecektir, çünkü kontra ataklarda Hazard-Dembele’nin sprintleri Belçika’nın en büyük kozu. Sıkça yer değiştiriyorlar, dolayısıyla hem Hakan’ın hem de Sabri’nin gözlerinin özellikle Lille’li Hazard’ın üstünde olmasında fayda var. (Hazard, Cuma gecesi Löw’ün de gözünü korkuttu. Löw devre arasında sol beki Jansen’i çıkarıp daha sert ve defansif Westermann’ı o bölgeye koydu). Şu sıralar yaptığı bireysel hatalarla gündemde olan Hakan’ın o estetik göğüs paslarını filan Salı gecesi Hazard’a karşı denememesinde fayda var.
Leekens’in stoperleri Bayernli Van Buyten ve Manchester Cityli Kompany havada iyiler ama çabuk oyunculara karşı açık verebiliyorlar. Onların önünde oynayan defansif orta saha Simons’la birlikte Cuma gecesi Müller’in/Mesut’un hızına cevap vermekte güçlük çektiler. Yedikleri gol de aralarında geveledikleri bir topu Schweinsteiger’in kapmasıyla oluştu; yani bizim Tuncay’ın, Arda’nın da en az Schweinsteiger kadar hata kovalayabilmeleri gerek.
4-2-3-1 oynuyorlar
Belçika da Almanya gibi 4-2-3-1’i benimsemiş. Ama Almanya’nın çok çabuk ve akıllı santrforu Klose’ye karşılık onların ileri uçtaki adamı Lukaku ağır ve tecrübesiz. 17’lik Anderlechtli Lukaku çabuk olgunlaştığı için kıtanın devlerinin takibinde, ama sanki 3-5 sene sonra da bu oyuncu bu yavaş haliyle çok fazla ilerleyemez gibi. Büyük ihtimalle Servet’le eşleşecek Lukaku’yu Galatasaraylı oyuncu durdurmakta çok büyük güçlük çekmez, bu tarz oyuncuların daha olgunlarına (Antalyalı Serge’ye, Kasımpaşalı Tehoue’ye ve Makukula’ya) karşı oynadı çünkü…
Son söz
Hiddink’in sadece ikinci resmi maçının gruptaki en kritik iki müsabakamızdan biri olması şanssızlık. Hiddink (Almanya deplasmanına da sadece 35 gün kaldığını göz önüne alarak) yatırımı geçmiş tecrübelere yaptı, birlikte oynama alışkanlığı olan ekibini bozmadı. Belçika’nın da en önemli dezavantajı birlikte oynama alışkanlığının azlığı. Önceki gece bu grubun 4 takımını izledik, ikisi (Almanya ve Türkiye) “milli kulüp” hüviyetindeler, bir kulüp takımı gibi uyumlular. Belçika’ysa henüz bir “ulusal karma” gibi… Çok iyi ve yetenekli oyuncuları var, ama sanki bu ekip 2012’de değil 2014’te adından söz ettirebilir. Bizse 2012’yi kaçırırsak birçok oyuncumuzun 2014’ü görmesi hayal gibi. Umarız kâğıt üstündeki veriler sahada da geçerlilik kazanır da, 2012’nin takımı bizimkiler olur. Yoksa Mehmet Topal’sız, Mevlüt’süz listesiyle hafta içi Hiddink’in işi hiç kolay olmayacak.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS