
Bu sezon dünya futbolunun daha yaygın bir şekilde benimsediği iki yeni uygulama var: Birincisi, gol çizgisi teknolojisi… İngiltere’den sonra Almanya-İtalya gibi ülkelerde de bu sezonla birlikte bilgisayar yardımı alınmaya başladı. İkincisi de çok kısa süre önce sadece Güney Amerika’da gördüğümüz frikik spreyinin artık neredeyse bütün Avrupa’ya yayılması. Sprey, Süper Lig’de de hayatımıza girmiş durumda…
Gelişime karşı durmanız imkansız. Teknolojinin hayatımıza girmesine direnmek manasız. Futbol biraz geriden gelse de, gelişmeye açtı kendini yavaş yavaş. Yalnız zaman zaman bu çağdaş uygulamalar oturana kadar birtakım aksaklıklar da olmuyor değil. Benim frikik spreyiyle ilgili gözüme çarpan bir aksaklık var mesela: Hakemler eskiden olduğu gibi toptan kaleye doğru 11 adım (ya da ayak büyüklüklerine göre 10,5 veya 11,5 adım) sayıyorlar. 9 metre 15 santim olduğunu düşündükleri noktayı bulduklarında oraya kaleye paralel biçimde uzun bir sprey sıkıyorlar. Her şey aslında normal gözüküyor, ama biraz kafa yorulduğunda bu işte bir anormallik olduğunu anlayacaksınız.
Anormallik de şu: Özellikle kısa mesafeden atılan frikikleri düşünün. Baraja 6-7 kişi diziliyor, barajın eni 4-5 metreyi buluyor. Hakemler normalde topa 9,15 metre mesafeye bir yay çizmeleri gerekirken, kaleye paralel dümdüz bir çizgiye yerleştiriyorlar barajı. O çizginin tam ortası topa 9,15 mesafedeyse, barajın en solu ve en sağındaki adamın mesafesi 9,5 metreyi buluyor. Hatta belki 9,60’ı.
Nedeni de, şekilde görüldüğü gibi, hakemin çizdiği doğrunun uç noktalarıyla, gerçekte olması gereken yayın uç noktaları arasındaki mesafe… Barajın eninin 5 metre olduğu bir örnekte, o mesafe 40 santimi buluyor. 20-22 metreden atılan bir frikikte de bu farkın ne kadar etkili olduğunu anlatmaya gerek yok herhalde.
Bir gün barajın en solundaki ya da en sağındaki bir oyuncu o çizginin önüne çıkmaya kalkarsa… Ve hakeme de gerçekte o spreyle çizdiği şeyin doğrusal değil dairesel olması gerektiğini, bu yüzden öne çıktığını anlatmaya çalışırsa ne olacak? Merakla bekliyorum doğrusu…
Eminim Türkiye’de bir sürü futbolcu, lisedeyken “yahu bu matematik gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” dememiş ve kafa yormuştur bu konulara.
**************************************************
Beck mi, Kaderabek mi?
Bu hafta Hoffenheim-Bayern Münih maçını izleyebildiniz mi bilmiyorum… Hoffenheim’da 7 yıl sonra sağ bekte Andreas Beck değil, Pavel Kaderabek var. Cumartesi günü Douglas Costa’ya karşı bayağı yalnız kalmış olsa da genel olarak Hoffenheim tribünleri Kaderabek’ten pek şikayetçi değiller. Teknik direktörü Markus Gisdol de onun, Beck’e göre savunmadan hücuma geçişte daha başarılı olduğunu düşünüyor.
Çekler’le Euro 2016 elemerinde aynı grupta olduğumuz için Kaderabek’i 4-5 defa 90 dakika izlemiş, 30 Ekim 2014 tarihli makalede de ondan bahsetmiştim. Ulusal takım formasıyla hem bizi, hem de Hollanda’yı çökertmişti 22 yaşındaki Kaderabek… O sıralarda Beşiktaş’ın gündeminde Linnes ve Kaderabek vardı, son tercihleri Andreas Beck yönünde oldu. Enteresan olansa Beşiktaş’ın tercih etmediği Kaderabek’in, Hoffenheim tarafından Beck’in yerine tercih edilmiş olması…
Hoffenheim, 28 yaşındaki Beck’i Beşiktaş’a 1,75 milyon euroya satıp 23’lük yeni sağ bekine 3,5 milyon euro ödedi… Bakalım zaman kimi haklı çıkaracak, Kaderabek yerine Beck’i tercih eden Beşiktaş’ı mı; aksi bir rota izleyen Hoffenheim’ı mı?
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS