Antalya, zorlu bir kontra atak takımı. Fuat Çapa döneminde farklılaşmaya çalışsalar da Aybaba’nın kurduğu kadro ve oturttuğu anlayış belli: Topu istemiyorlar. Oyunu istemiyorlar. Sadece büyük rakiplerinin açık vermesini, hücumda top kaybetmesini ya da bir an uyumasını bekliyorlar.
Bu formülle bu yıl Galatasaray’ı 4 kez, Beşiktaş’ı 2 kez uyuttular ve 6 müsabakada iki büyüğe yenilmediler. Bir büyük takımın Antalya gibi baskın planını iyi uygulayan takımlara karşı hücumda dikkat etmesi gereken iki detay var: Birincisi, atağı tamamlamak. Golle olmuyorsa şutla… Şutla olmuyorsa autla. Autla olmuyorsa taçla… Bir biçimde atağı tamamlamak, rakibe top kazanıp baskın hücuma çıkma şansı tanımamak.
Eğer bunu başaramaz ve topu bir biçimde kaybederseniz de süratli bir şekilde geri kazanmak. Dortmund ve Bayern’in yaptığı gibi. Bir tür “karşı pres”… Topu yitirdiğiniz anda reaksiyon göstermek, sadece kaybedenin değil takımın geri kalanının da geri kazanmak için savaşması. Zaten Fenerbahçe’nin dün de, son birkaç haftadır da en iyi yaptığı iş bu. Kaybettiği topu saniyeler içine geri kazanmak.
Dün çok az kaybettiler, kaybettiklerini de çok çabuk geri kazandılar. Bu yıl şampiyonluğa çok yakın olan Fenerbahçe’nin gelecek yıllarda da çok çok işine yarayacak bir gelişme bu…
Salih, Hakan, Quintero
Hafta içi Avrupa Ligi’nde Porto’nun 10 numarası Quintero’yu izlemişsinizdir. Kupa 2’de son 8’e kalan takımın beyniydi, oyun kurucusuydu Sevilla’ya karşı.
Eğer futbola biraz daha fazla zaman ayırabilen bir sporseverseniz, Quintero’yu yazın Türkiye’de düzenlenen 20 yaş altı Dünya Kupası’ndan da hatırlayacaksınız. Kolombiya forması giyiyordu, bizimle de aynı gruptalardı. Türkiye’ye karşı gayet iyi oynamış, kafamızda ister istemez onu Hakan Çalhanoğlu’yla Salih Uçan’la kıyaslamıştık.
Quintero bu sezon Porto’da oynuyor. Hakan Hamburg’da oynuyor. Bu hafta sonu bir gol daha atıp skor sayısını 10’a çıkardı. Salih’se Fenerbahçe’de hâlâ “umut vaat eden” konumunda. Fenerbahçe’nin önünde 5 maç daha var, en az 4’üne rahat çıkacaklar gibi güzüküyor. Dileriz bu 4 maç, Salih’in vaat ettiği(!) umutları bir kez daha hayata geçirdiği müsabakalar olur. Dileriz gelecek sezon daha fazla dakika Cristian’a-Emre’ye değil Salih’e verilir. Dileriz…
Neden yine 17 kişi?
Fenerbahçe, ligin ilk yarısında Akhisar ve Karabük maçlarına 17 kişilik kadrolarla çıkmıştı, biz de çok eleştirmiştik. Yahu 18’i tamamlayacak bir tane A2 oyuncusu yok mu diye…
Dün A takımdan kullanılabilecek oyuncu sayısı 13’e kadar düşünce Yanal nihayet altyapıyı hatırladı, Muhammed, İbrahim ve Mehdi’yi kadroya aldı. Ama enteresandır, kadro yine 17 kişiydi! Şimdi insan düşünmeden edemiyor: Dün bir altyapı oyuncusu daha o soyunma odasının, o kulübenin kokusunu hissetse fena mı olurdu? Bu gece bir genç daha yastığa başını koyduğunda Saracoğlu’nun tribünlerinde adının yankılandığı hayalini kursa harika olmaz mıydı? Arkadaşlarına daha fazla umut, daha fazla motivasyon aşılamaz mıydı?
Teşekkürler Ersun Hoca, dün genç İbrahim’e forma şansı verdiğin için. Teşekkürler hocam, Mehdi ve Muhammed’e kulübe heyecanını yaşattığın için. Dileriz kalan 4 maçta daha fazla genç bu şansı yakalarlar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS