Bordeaux maçında rakibine kafa atmak suretiyle kırmızı kart gören Arda’yı, Galatasaray kulübü, UEFA’nın vereceği cezayı beklemeden 3 maç kadro dışı bıraksa ve Fenerbahçe derbisinde Arda’sız oynasa… Büyük kayıp mı olur, yoksa kazanç mı?
Arda, son derece yetenekli, bir o kadar da karakterli bir genç… İki sezondur harika maçlar oynuyor, hem ulusal takımın hem de Galatasaray’ın esas adamı konumunda, ayrıca olgun davranışlarıyla da takım içinde sırıtmıyor. Tamam, Şampiyonlar Ligi’nde yaptığı çirkin hareket affedilemez, ama doğrusunu söylemek gerekirse, önceden sinyalleri gelen, -tabiri caizse- beklenen bir hareketti, kabul edelim…
Zaten kısa bir süre önce küfrederken yakalanmıştı kameralara ve hakemlerle olan diyaloğu da bozulmaya başlamıştı son dönemde. Zira 4 Ağustos’ta Ankaraspor-Galatasaray maçının ikinci yarısında oyuna girdiği andan itibaren 114 günde 15’i lig, 7’si Avrupa, 4’ü de milli olmak üzere tam 26 resmi müsabaka oynamıştı Arda… Şu aralar, 4 günde bir maç oynayan tek adam o, bu ülkede… Fiziksel, mental, ruhsal her anlamda yıpranmıştı zaten… Rooney’nin veya Messi’nin çıkışından farklı değildi yükselişi. Çok hızlı olmuştu, sorumluluklar birden üzerine binmişti ve maalesef maç oynadıkça yaşı büyümüyordu. Pasaportunun doğum tarihi hanesinde hâlâ 1987 yazıyordu ve sadece 4 yıl olmuştu o nüfus cüzdanına resim yapıştıralı… Bordeaux’da gördüğü kart da, Rooney’nin, Messi’nin, Cristiano Ronaldo’nun ilk dönemlerde gördükleri sayısız karttan farklı değildi… Üzerindeki yük, kaldırabileceğinden çok fazlaydı, hepsi bu…
Bordeaux maçı bitti, Galatasaray Avrupa’ya veda etti, hayaller bir başka bahara ertelendi. Arda muhtemelen yıkılmıştı maç raporuna adı golle değil, kartla geçtiği için… Üstüne üstlük, bu arada bir de kariyerinin ilk ödülü elinden alındı. Hafta sonu Sivas maçına çıktığında, kafasında bu hadiselerin olacağı belliydi. İster çok başarısız olsun Sivas önünde, isterse 4 gol atsın, maç sonunda kendisine sorulacak soru da önceden belliydi. Vereceği anlamsız cevaplar da… Marifet, onu bu sorularla muhatap etmemekti… Bu marifeti gösterecek olan da, Galatasaray teknik kadrosuydu…
İki seçenek
Birinci şık, Gerets Arda’yı bu maçta dinlendirerek, kırmızı kart hadisesinin soğumasını bekleyebilirdi. Zaten çocuk üst üste yaptığı müsabakalar neticesinde yıpranmış, üstelik de 4 gün önce acaip bir kırmızı kart görmüş. Yedeği de oynamayı da çok isteyen Carrusca. Arda’yı bu maçta dinlendirmeyeceksin de, hangi maçta dinlendireceksin? Ve de, Carrusca’yı bu maçta oynatmayacaksan hangi maçta oynatacaksın?
İkinci şıksa, belki ütopik bir şey, ama benim hayalim… Galatasaray yönetimi, Bordeaux maçının ardından olağan üstü toplanır, UEFA’nın vereceği cezayı beklemeden Arda’yı sportmenliğe aykırı davranışından dolayı 3-4 maç kadro dışı bırakır… Bundan sonra kim bu tarz bir hareket yaparsa onu da… Bir daha yaparsa süresiz kadro dışı… Bir daha yaparsa sözleşmeyi feshedeceğiz dese…
Belki de sezonun en önemli maçı olan Fenerbahçe derbisine Arda’sız çıksa… Hayatta 3 puandan daha önemli şeyler olduğunu hatırlasa, hatırlatsa… Fena mı olurdu? Derbiyi kaybederlerdi belki Arda’sız, ama hem esas Arda’yı, hem geleceği kazanmazlar mıydı? Bundan sonra yapılacak benzeri herhangi bir hareket için model oluşturmaz mıydı?
Birileri öncülük etmeli… Birileri model olmalı. Çare bu… Başka çare yok.
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/01/spor/ymeleke.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS