Arda Turan, beni heyecanlandıran bir genç adam… Heyecanlandırma nedeni sadece iyi top oynaması, mesleğini sevmesi veya futbola tutkuyla bağlılığı değil… Geçtiğimiz hafta Milliyet’ten yılın futbolcusu ödülünü alırken sahnedeki Beşiktaş formalı çocuğun bile idolü olabilecek, hem 6 yaşındaki küçük Yusuf’un, hem de 29 yıllık simitçi Veli Bey’in sevgisini kazanabilecek olumlu bir enerji yayması… Henüz 22 yaşında kaptanlık konusunda tutarlı/gerekçeli bir duruş sergilemesi… Ali Sami Yen’deki Bordeaux maçı bitiş düdüğünden 5 dakika sonra kan ter içinde söylediği sözcükleri özenle seçmesi, Skibbe ve yardımcılarına teşekkür etme erdemini göstermesi esas beni heyecanlandıran…
Belki de Hamburg müsabakasının ardından Arda’nın “Kadıköy’de final oynamamız neden başkalarını bu kadar endişelendirdi?” sözlerini bu kadar ciddiye almam da bundan… Bu sözcüklerin Arda’nın dudaklarından dökülmesi, başka herhangi bir futbolcunun söylemesinden farklı… Çünkü belki de takımının en zeki yerli oyuncusu; kelimeleri düşünerek/tartarak konuşan özel bir sporcunun söyledikleri “yansıtma” izlenimi veriyorsa, “etrafımızdaki herkes bize düşmanlık besliyor” paranoyası kokuyorsa, orada durmamız, hep birlikte “nereye gidiyoruz” diye düşünmemiz lazım…
Eğer Arda, “Bu ülkede 3 büyük takımın hocalarından en tecrübelisi 25 haftadır görevde iken, ligde 3 sezonu tamamlamaya sadece 1 teknik direktör adayken bir Türk takımının UEFA finali oynaması ne kadar olasıdır, bu başarılsa bile süreklilik sağlamamız mümkün müdür?” diye sorgulamıyorsa…
Eğer Arda kendi kendine, “Dünyada bütün stoperleri sakatlanan ilk takım biz miyiz? Hamburg’un da ideal savunma dörtlüsünün üçü, Reinhardt, Demel, Atouba sakatmış, hatta yedek stoperi Gravgaard da hazır değilmiş. Hamburg’da Boateng ilk kez stoper oynamış. Alex Ferguson, Vidic olmayınca 20 yaşındaki Evans’ı Premier Lig’de ilk kez Chelsea maçında sahaya sürmedi mi? Mourinho, 18’lik Santon’a formayı ilk kez Roma önünde vermedi mi? M.Denizli, belki de Türk futbol tarihinin o güne kadarki en önemli maçında, Monaco’ya karşı Bülent Korkmaz’ı ilk kez oynatmadı mı? 35 defa milli takımlarda forma giymiş Semih oynasaydı Kewell’dan kötü mü olurdu acaba?” diye sormuyorsa…
Arda, Hamburg’un hocasının açıklamasını izleyip, “Martin Jol, oyunu kanatlardan çözdüklerini söylüyor. Allah Allah, halbuki bizim 4 ideal kanat adamımızın 4’ü de ilk 11’deydi. Ama bu 4 kişiden yalnızca ben kendi yerimdeydim. İdeal 11’imizin 9’u sahadaydı, ama Sabri, Kewell ve Hakan farklı yerlerde oynadılar. Üstelik 3 gün önceki Trabzon maçında ne Sabri, ne de Kewell bu bölgelerde oynayıp prova yapmadılar. Hamburg önüne Serkan’la Sabri sağ çizgide, Kewell’la Hakan savunmanın göbeğinde ilk kez beraber ilk 11’de çıktılar. Biz savunmanın göbeği için dâhiyane çözümler ararken acaba Sabri, Hakan ve Kewell’ın esas mevkilerindeki becerilerinden de mi yoksun kaldık?” diye düşünmüyorsa…
Ve Arda, “Gruplardan itibaren Skibbe yönetiminde 5 maçta yalnızca 1 gol yiyen ve neredeyse hiç pozisyon vermeyen biz, Korkmaz yönetiminde 3 maçta neden 7 gol yiyip, sayısız pozisyon verdik? Hamburg, bu sezon 2-0 geriye düşüp Leverkusen’ı 3-2, Bielefeld’i 4-2 yenmiş, B.Münih’le 2-2 berabere kalmış. Neden biz de aynı filmi tekrar izledik?” diye kafa yormuyor, “Bizim Kadıköy’e gelmemizi istemiyorlar” diyorsa, oturup hep beraber düşünmemiz lazım… Neden bilimsellikten bu kadar uzaklaştık?
Neden hepimiz dünyayı komplo teorilerinden ibaret sanmaya başladık? Neden en akıllımız bile hatayı kendilerinde değil, belirsiz kişilerde aramaya yeltendi? Sahi, ne oldu bize Arda?
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS