Milenyumun ilk 10 yılında Trabzonspor 12, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe 10 teknik adam değişikliği yaptılar. On birinci hocasını seçme arifesindeki Galatasaray’a son bir buçuk sezonda 17 oyuncu gelmiş, 19’unun da kulüple ilişiği kesilmiş. Aynı dönemde Beşiktaş’ın 35, Fenerbahçe’nin de 29 oyuncu hareketiyle sarı-kırmızılardan aşağı kalır bir yanları yok. Dört büyüklerde bu denli anlayış, teknik adam ve kadro istikrarsızlığı varken Anadolu’dan yeni bir şampiyon çıkmaması zaten ayıptı, günahtı. Bir Anadolu takımının son 10 yılda şampiyonluk için mucizeler üretmesine gerek yoktu, yalnızca hoca ve kadro istikrarını sağlayıp işin içine biraz da yetenek-zekâ tuzu ekleseler birinci olmaları işten değildi.
Bursa’nın sırrı
Oldular da… Beklenen beşinci şampiyon müjdesi, 5 ay önce Bursa’dan geldi. Ertuğrul Hoca’ya “Bursa’nın sırrı nedir?” sualini yönelten oldu mu bilmiyorum, ama sorulsaydı eminim alacağınız cevap çok gizli formüller içermiyordu: İstikrar, adalet ve akıl… Yani aslında herkesin sahip olması gerektiğini bildiği ama bir türlü beceremediği temel ve basit meseleler…
Mesela geçen sezon Zapotocny’nin cezalı olduğu bir maçta formayı alan İbrahim’in iyi performans gösterip yerini bir daha Çek yıldıza kaptırmaması… Aynı kaderi bu yıl Stepanov’un da yaşaması… Veya Volkan Şen kadroda olmadığında Ertuğrul Hoca’nın ilk 11’e devşirme Turgay’ı değil, o pozisyonun yedeği İsmail Haktan’ı koyması… Böylece kulübedeki herkese sırası geldiğinde oynayacağı mesajını vermesi… Yedeğin yaşı ne olursa olsun… Müsabaka ne kadar kritik olursa olsun… Bursa’nın şampiyonluğu Anadolu’da geç de olsa bazı ezberleri bozdu, artık ligdeki 4 büyük/14 küçük ayracı son derece inceldi. Zaten ikiye katlanan yayın, sponsor ve bahis gelirleri Süper Lig’in sıradan bir takımına bile 35-40 milyon euroluk kadro yapma imkânı tanıdı. Aşağı yukarı aynı bütçelerle Twente ve Braga’nın Hollanda’da/Portekiz’de yaptıkları ortada.
Üstüne bir de Türk futbol tarihinin belki de en umut vaat eden hoca jenerasyonu eklendi: Ertuğrul Sağlam, Bülent Uygun, Tolunay Kafkas, Mehmet Özdilek, Ümit Özat… Yani aslında futbolculuğunda da kazanmış, Avrupa’da turlar geçmiş, milli takımla büyük turnuvalara gitmiş bir nesil… Bir önceki jenerasyon (Aybaba, Çalımbay, Doğan) gibi şerefli mağlubiyetlerle boynu bükük olan, yüz ifadeleri müsabakalara 1-0 mağlup başlayan nesil değil; kazanan, başı dik olan bir nesil…
Hocalar kazanmayı hedefliyor, hiç kimse önüne küçük hedefler koymuyor. Bu hafta izledik, Anadolulular İstanbul’a 1 puan hedefiyle gelmiyor: Ankaragücü Ali Sami Yen’e çift santrfor + iki ofansif kanat oyuncusuyla çıktı. Manisa İnönü’de 3 forvet + on numara Murat’la oynadı.
Evet, İstanbul’un büyükleri çok kötü yönetiliyorlar, bu yüzden de beşinci şampiyonun çıkması kaçınılmazdı. Sivas denedi olmadı, Bursa direndi ve başardı. Ama belli ki Bursa’nın zaferi, Süper Lig’den altıncı bir şampiyonun çıkışını da tetikleyecek: Sadece büyükler kötü olduğu için değil, diğerleri de artık daha iyi yönetildiği, önlerine daha büyük hedefler koydukları için…
Altıncı şampiyon geliyor. İstanbul’un büyüklerinin zengin fanatik yöneticilerinin başarısız hamleleri her geçen sene daha fazla gün ışığına çıkıyor. Ve bu durum bizi, Türk futbolunun geleceği açısından çok daha fazla umutlandırıyor…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS