• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 20 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 19 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 18 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 14 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 12 Ocak 2021
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
    • Çift Santrfor, Nesine, 24 Temmuz 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

Hürriyet

Alex öyküsü böyle bitmemeli

Alex öyküsü böyle bitmemeli
Uğur Meleke
Uğur Meleke
3 Ekim 2012

Bugün ülke gündemini meşgul eden Alex krizini doğru okuyabilmek için önce Brezilyalı’nın Fenerbahçe açısından önemini kavrayabilmek lazım bence: Yarın Fenerbahçe’nin 500 sayfalık tarihçesi yazılsa Alex’in orada belki 100 sayfası olacak. Sadece bilmem kaç yüz maçta bilmem kaç yüz gol, bir o kadar da asist yaptığı için değil… Fenerbahçe futbol takımının son 10 yılının neredeyse tek başına tarifi olduğu için… Tarih yazılırken 60’lar, 70’ler, 80’ler, 90’lar, Alex’li yıllar, 2010’lar diye yazılacağı için. Bu takımın sistemi 10 yıldır “Alex’in arkasına 8, önüne 1 adam” konup oluşturulduğu için… Daum da gelse, Zico da gelse, Kocaman da gelse bu takım on yıldır “4-4-Alex-1” oynadığı için. 10 yıldır Türk futbolunda başarı standardının tanımı hep “bir Alex” olduğu için.

Kocaman sıradanlaştırdı

Bu gerçekler ışığında, dün hâlâ Kocaman’ın, “Ben bir futbolcuyla karşı karşıya gelmek istemiyorum. Alex büyük oyuncu, ama Fenerbahçe’de başka büyük oyuncular da oynuyor” demesi garip kalıyor biraz… Evet Volkan büyük oyuncu. Evet Kuyt da öyle. Ama Aykut Hoca’nın ayrımını yap(a)madığı şey şu: Alex yalnızca büyük bir oyuncu değil, bir efsane. Juventus kadrosu da büyük oyuncularla doludur, ama Del Piero farklıdır. Liverpool’da Suarez’in bugünkü katkısı Gerrard’ın belki beş katıdır, ama hiç kimse Gerrard’ı diğer büyük oyuncularla aynı parantezde anmaz. Totti’nin son 2-3 yılda Roma’ya katkısı sınırlıdır, ama o Totti’dir; diğer bütün Romalılardan ayrıdır. Alex de öyle.

Üstelik Aykut Hoca daha göreve gelir gelmez “Alex’li son 5 yılda bir şampiyonluk kazanıldı” diyerek gönlünü yaraladı Brezilyalı yıldızın. Birincisi, o sırada Alex 6 yıldır Fenerbahçe’deydi ve iki şampiyonluk görmüştü. Kocaman’ın Alex’li ilk yılı görmezden gelip son 5 seneyi dikkate alması, en hafif ifadeyle dezenformasyondu. Bu açıklamanın ikinci eksiği de, Alex’li o son 6 yılda hem Avrupa Ligi’nde hem Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkılışının unutuluşuydu. Üstelik Devler Ligi 2008’de Alex 5 gol/5 asistle kupaya damga vuranlardan olmuştu. Yani Alex’li o 6 yıl, Avrupa’da da Fenerbahçe’nin yüz akıydı.

İki yıllık teknik adamlık süresine iki kupa sıkıştıran ve sportif açıdan başarılı olan Kocaman’ın bu süreçte bence en büyük eksiği zaten hep Alex’e duyduğu saygı idi. “Alex benim 30 oyuncumdan biridir” veya “Alex bir sistem değildir” derken de aynı bamteline dokundu; Brezilyalı’nın bu kulüp için Totti olduğunu, Giggs olduğunu görmezden geldi. Oysa dışarıda heykeli olan bir adam 30 oyuncudan biri olamazdı, Recep’le aynı sayılamazdı.

Alex bir gülümsemeyi çok gördü

Kocaman Alex’i sıradanlaştıradursun, Brezilyalı yıldız da boş durmadı bu süreçte… Onunla birlikte andığımız Totti de, Scholes da bu yollardan geçtiler; kulübede oturdular. Ama hiçbirisinin kalkıp tevatür (namı diğer twitter) hesaplarından hocalarını kıskançlıkla suçladıklarını hatırlamıyorum ben… Alex, içinde yanardağlar da patlasa “Bu takımın bütün oyuncuları değerlidir, benim yerime kim oynarsa gereğini yapacaktır” deme olgunluğunu gösteremedi, yedek kulübesindeki arkadaşlarının yanına kendini yakıştıramadı.

Üstelik bu krizin baş mimarı olan Aykut Hoca, Moskova krizinden sonra çok olgun davrandı ama Alex aynı olgunluğu gösteremedi. Marsilya maçında olayın çok yakınındaydım, Kocaman oyundan çıkan Alex’in elini sıkmak için 5 metre yol kat ederken Brezilyalı onun yüzüne bile bakmadı; bir gülümsemeyi çok gördü. Oysa bir olumlu jesti/mimiği çok gördüğü hocası Kocaman, onun heykel açılışına da katıldı, kulüp efsanesini en önde alkışladı.

Kocaman’la Alex arasında ne yaşanırsa yaşansın, Brezilyalı oyuncu bu problemleri kamuoyunun önüne taşımasaydı; sadece işini yapıp hocasının elini sıksaydı bugün tüm Türkiye onun karşısında yalnızca önünü iliklerdi. Oysa o basit bir gerçeği unuttu, galiba yalnızca sahada top oynadığını değil, atomu parçaladığını filan zannetti! Bugün ne Avrupa’da, ne de kendi kıtası Amerika’da sokakta tanınacak bir futbolcu değil Alex… Türkiye’de tırnaklarıyla kazıyarak hak ettiği büyük saygının değerini bilmeliydi, bir efsaneye yakışır biçimde davranmalıydı.

Başkan sahada kaldı

Kocaman-Alex arasındaki krize son ve öldürücü darbeyi de Başkan Yıldırım vurdu. Gaziantep maçında mikrofonu eline aldığında da, Kasımpaşa’da soyunma odasına gittiğinde de bence krizden rol çaldı. Dün de havaalanında esas oyuncu olmayı sürdürdü; yanına Samet Güzel’i de alıp enteresan bir cümle kurdu: “Alex, Fenerbahçe Başkanı’nın üstüne çıkmışsa ya Alex gider, ya Başkan gider”…

Bence zurnanın zırt dediği yer de burası. 15 yılda kurumsal anlamda Fenerbahçe’ye çağ atlatan Yıldırım’ın en büyük zaafı da bu: “En üstte olma duygusu”…

Bundan tam 4 yıl önceydi… Kadıköy’deki Fenerbahçe-Arsenal maçı öncesi tribünde canlı yayındaydık, monitörden de muhabir arkadaşımızın misafir başkan Hillwood’la yaptığı röportajı izliyorduk. 75’lik Hillwood her zamanki gibi baklava dilimli süveteriyle arz-ı endam ediyordu; ben de bir muziplik yaparak canlı yayındaki arkadaşlara “Bu adam Arsenal Başkanı değil, sizi kandırmışlar, yayını kesin” dedim! Doğal olarak kısa süreli bir panik yaşandı, çünkü hiç kimse Arsenal başkanını tam olarak tanımıyordu. Tanımamamız da inanın çok ama çok doğaldı. Arsenal’in tam 30 yıldır başkanlığını yapan Hillwood, Londra sokaklarında dolaşırken de muhtemelen onu pek kimse tanımıyordur. Ondan önce 20 yıl Arsenal başkanlığı yapan babasını da, dedesini de tanımıyorlardı muhtemelen.

Çünkü orada başkanlar sahaya çıkıp top oynayanların kendisi olmadıklarının farkındalardı. Arsenal Başkanı Hillwood 15 yıl önce işleri Wenger’e bırakmıştı, o günden beri de kulübe ortalama haftada bir kez uğradığı söylenir. Oralarda bir oyuncu başkanın üstüne çıkmışsa sorun yoktu, esas bir başkan oyuncunun üstüne çıkıyorsa problem başlıyordu.

Ve son…

Olan oldu, testi birkaç yerden kırıldı, geriye tek bir hayalim kaldı, o da şu: Türk futbolunun en güzel öykülerinden biri, acı sonla bitmemeli bence… Alex pazartesi günü basın toplantısında herkesi şaşırtmalı: Medyanın karşısına çıkıp Türkiye’de geçirdiği 9 yılın ne kadar harika olduğunu, burada sadece dostluk ve sevgi gördüğünü anlatmalı. Salı günü Alex’e cevap vereceklerini söyleyen Yıldırım ve Kocaman da basının karşısına çıkıp Brezilyalı’nın kulüp tarihi için önemini vurgulamalı, ona yakışan bir veda düzenleyeceklerini açıklamalı.
Umudumuz bu… Bekleyip göreceğiz.

Related Items
Yorumları Görüntüle (7)

Yorum Sayısı : 7

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Hürriyet
3 Ekim 2012
Uğur Meleke
Uğur Meleke

Related Items

Diğer Hürriyet İçerikleri

  • Devamı
    İlk golü atınca ‘Harlem’e dönüşüyorlar

    Fatih Terim bu iki ekipten ilkini daha çok tutuyor, kritik maçlara genelde onlarla başlıyor. Dün de tercihi...

    Uğur Meleke 21 Ocak 2021
  • Devamı
    19 faul ve 16 şut

    Bir Erol Bulut takımı oyuncusuysanız savunma yapmak zorundasınız. Dün dakikalar 67’yi gösteriyordu. Valencia önde baskıyla kazandığı top...

    Uğur Meleke 19 Ocak 2021
  • Devamı
    Rıdvan ve Josef fark yarattılar

    Genç Rıdvan her ofansif aksiyonun içinde vardı, Souza da klasik bir büyük maç oyuncusu gibiydi. Bu müsabakayı...

    Uğur Meleke 18 Ocak 2021
  • Devamı
    Bir taç atışı bile derbinin sonucunu değiştirebilir

    Galatasaray açık oyunda ligin en az gol yiyen takımı, Beşiktaş ise ligin kader adamlarından Aboubakar sayesinde taç...

    Uğur Meleke 17 Ocak 2021
  • Devamı
    Terim oyuncuyla, Yalçın oyunla kazanma peşinde

    Sergen Yalçın’ın iç sahada oyunundan feragat etmeyeceğini, topa daha fazla sahip olmak isteyebileceğini tahmin ediyorum. Terim ise...

    Uğur Meleke 16 Ocak 2021
  • Devamı
    Ozan Tufan olmayınca orta saha aksıyor

    Türkiye Kupası’nın enerjisi bu sezon bir tık daha yüksek doğrusu. O saçma sapan, Dünya’da eşi benzeri olmayan...

    Uğur Meleke 15 Ocak 2021
  • Devamı
    Defansif on numara Mert Hakan

    Bulut, herkesin kusursuz savunma yapmasını öncelik olarak benimsemiş. Fenerbahçe geçen hafta içinde Bayern Münih’e karşı 90 dakika...

    Uğur Meleke 12 Ocak 2021
  • Devamı
    Dünyanın en çok hakem atışı yapılan ligi

    Yere yatan kalkmıyor. Hakemler de akan oyunu sürekli durduruyor, böyle olunca da tempo düşüyor. Türkiye’de oynanan futbolla...

    Uğur Meleke 11 Ocak 2021

Copyright © 1999 Meleke.com

Sow'la Uche değişse
Emre Özkan haklı