Tarihi Juventus maçı öncesini hesaba katmıyorum… O güne kadar Mancini henüz takımı tanıma aşamasındaydı, zamana ihtiyacı vardı diye düşünmüştük. Yalnızca 11 Aralık’taki Juventus maçı sonrası geçen 70 günde Galatasaray’ın savunma tercihlerine bakalım:
SL15 G.Birliği: (üçlü) Chedjou-Gökhan-Semih
TKE Balıkesir: (dörtlü) Sabri-Dany-Hakan-Riera
SL16 Trabzon: (dörtlü) Sabri-Gökhan-Semih-Riera
SL17 Erciyes: (dörtlü) Sabri-Chedjou-Semih-Hakan
TK1 Tokat: (üçlü) Semih-Melo-Hakan
TK2 Antalya: (üçlü) Chedjou-Melo-Semih
TK3 Elazığ: (üçlü) Chedjou-Ceyhun-Hakan
SL18 Antep: (üçlü) Semih-Melo-Hakan
TK4 Elazığ: (dörtlü) Salih-Dany-Hakan-Sabri
SL19 Bursa: (üçlü) Semih-Ceyhun-Hakan
TK5 Tokat: (dörtlü) Salih-Burdisso-Chedjou-Telles
SL20 Eskişehir: (dörtlü) Sabri-Chedjou-Hakan-Telles
TK6 Antalya: (dörtlü) Salih-Koray-Emre Can-Eboue
SL21 Antalya: (dörtlü) Sabri-Burdisso-Semih-Telles
O günden sonra Galatasaray 14 resmi maça çıkmış. Sekiz kez dörtlü, altı kez üçlü savunmayla oynamış. Savunmada tam 14 farklı oyuncuya şans vermiş. İki maç üst üste aynı anlayış ve aynı oyuncuların oynadığı vaki değil! Galatasaray 5 gün sonra bir derbi, 10 gün sonra bir tarihi Chelsea maçı oynayacak; savunmada Semih dışında kimsenin yeri garanti değil… Doğrusu bu istikrarsızlıkla kadronuzda Maldini, Albertini, Costacurta, Tassotti bile olsa dengesi şaşar, birlikte oynama becerisi geliştiremezlerdi…
Üstelik Mancini geldiğinden beri Selçuk bütün lig, bütün Şampiyonlar Ligi maçlarında oynadığı gibi, Türkiye Kupası’nda da Tokat-Antalya maçlarına bile çıkmış… Yine takımın bir başka yıldızı Drogba ligde (cezalı olduğu bir maç hariç) hep oynamış. Devler Ligi’nde hep oynamış. Türkiye Kupası’nda da ikisi Elazığ’a karşı olmak üzere 3 maça çıkmış!
Şimdi insan düşünmeden edemiyor: Savunmadaki bu kadar hareketin nedeni rotasyonsa, yıprandıkları çok ama çok uzun zamandır belli olan Selçuk ve Drogba bir miktar dinlendirilmeli, onlar kritik maçlar için taze tutulmalıydı. Her ikisi de hem fizikman, hem de mental olarak fena halde tükenmiş durumdalar. Bolca rotasyona giren Chedjou taze olsa, Sabri taze olsa, Ceyhun taze olsa ne fark edecek ki! Galatasaray’a Chelsea önünde en azından birbiriyle oynama alışkanlığı olan bir savunmayla, taze Selçuk, taze Drogba, taze Melo lazım zaten…
Maçın umut vereni: Alex Telles
Galatasaray’da iki oyuncu, hocaları Taffarel’in Scolari’yle yapacağı telefon konuşmalarına fena halde kulak kabartmış durumdalar. Melo hayatındaki son Dünya Kupası fırsatını kaçırmamak için olağanüstü çaba sarf ediyor. Ve bu maçta zirve yapmasa da; Hernanes, Lucas, Paulinho, Gustavo dörtlüsünden en az birini kesecek kadar formda gözüküyor bence bu sene.
Telles’in Marcelo ve Filipe Luis gibi çok güçlü iki sol bekin arasına girmesi imkânsıza yakın. Ama Marcelo’dan 4, Luis’ten 7 yaş genç olduğu düşünülürse geleceği parlak. Hem çok istekli, hem de Andre Santos gibi hücuma kontrolsüz çıkmıyor. Dün yaptığı asistle de moral bulduğu kesin. Bu Dünya Kupası’nda 23 kişilik kadroda olması zor. Ama bir sonraki kupaya kadar böyle gelişirse şansı olabilir.
Maçın garip hareketi: Roberto Mancini
60’lı dakikalar… Mağlup Galatasaray, cılız hücumlarla da olsa oyunu Antalya yarı sahasına yıkma telaşında. Galatasaray kulübesinden iki oyuncu kenara geliyor, beklenen ikisinin bir arada oyuna girmesi, baskının artırılması… Değişikliklerin doğruluğunu/yanlışlığını tartışmıyorum; ama iki değişikliğin neden 3 dakika arayla yapıldığını anlayamıyorum!
Herhalde Samet Aybaba da o dakikalarda iki değişiklik yapacak olsa 3 dakika arayla yapıp, Galatasaray’ın hızını kesmeyi tercih ederdi!
Maçın hayal kırıklığı: Umut Gündoğan
Oynadığı her dakikanın hakkını veriyor, hep dikine düşünüyor, hep arıyor ama bir türlü ligde 18’e giremiyordu. Dün onu 18’de görünce Türk futbolu adına sevinmiştik, bu kez de bu kadar kötünün olduğu bir maçta hiç dakika alamadı…
Doğrusu son değişiklik hakkı olarak Emre’yi tercih eden Mancini, onun Umut Gündoğan’dan fazla ne yapacağını düşünüyor; anlamakta güçlük çekiyorum…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS