İddiaya göre Trabzon-Beşiktaş maçının dördüncü hakemi Hakan Ceylan, siyah-beyazlıların yedinci yabancıyı oyuna sokmasını yaptığı uyarıyla engellemiş. Genç hakem bu davranışıyla haftanın popüler tartışmasının merkezine oturdu: Ceylan bu uyarıyı yapmalı mıydı, yoksa olaya hiç burnunu sokmamalı mıydı?
Ben olayın hukuki tarafına pek girmeyeceğim, yazarımız Metin Tokat’ın Ceylan’ı hatalı bulduğu görüşünü de aslında paylaşıyorum. Ama hadiseye başka bir pencereden bakmaya çalışacağım…
Ceylan, önceki hafta Kasımpaşa-Fenerbahçe maçının da dördüncü hakemiydi. Ali Sami Yen’de mâlumunuz bir ara Yılmaz Vural çok sinirlendi, alanını terk edip meslektaşı Kocaman’la dertleşmeye gitti. O sırada ben de Ceylan’ın davranışlarını izlemiştim: Diğer birçok meslektaşı gibi göğüs göğse Vural’ı durdurmaya çalışmadı. Yılmaz Hoca’nın samimi ve insani tepkisini anladı, Aykut Hoca’yla konuşmasını engellemedi. İki hocanın diyalogu bittikten sonra gayet nazik ve saygılı bir biçimde Vural’a gereken uyarıyı yaptı. Sinirli Vural da sakinleşti, Ceylan’ın omzunu okşayarak geriye döndü.
Oysa aynı hafta içinde oynanan Kayseri-Trabzon maçında yerde acıyla kıvranan Engin, uzun uzun derdini hakem Bünyamin Gezer’e anlatmış, Gezer de Engin’in lafı bittikten sonra hiçbir cevap vermeden genç oyuncuya sadece sarı kartını çıkarmıştı. Hiç konuşmadan, hiçbir jest/mimik kullanmadan, dinlemeden, anlamadan, anlaşmadan adeta robotlaşmış bir sarı kart…
Ben (kurallar ne söylerse söylesin) bu oyunun insanlar tarafından oynandığı gerçeğinin tarafındayım. Ceylan’ın (ya da Gezer’in ve diğer hakemlerin) sahada sekizinci yabancı gibi dolaşmalarındansa konuşmaları, diyalog kurmaları, anlamaya/anlatmaya çalışmaları gerektiği düşüncesindeyim.
Hakan Ceylan da bir insan… Belli ki insani bir hata yapmış. Ama bir sporsever olarak itiraf edeyim: Bazen bana insani hatalar, robotik doğrulardan daha sempatik geliyor.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS