Federasyon ani bir kararla “6+2” kararını çıkardı ve yıllardır tartışıp tartışıp rafa kaldırdığımız konu bir kez daha gündemimize oturdu… Mevzu üzerinde ikiye bölünmüş kamuoyunun münazarasıysa şu savlara sıkışmış durumda: Ciddi bir kitle, sınırsız yabancı uygulamasının milli takıma oyuncu yetiştirmemizi sekteye uğratacağını iddia ederken, bu konuyla ilgili anti-tez, “Sınırsız yabancı uygulamasının böyle bir yan etkisi yok, eğer olsa idi Almanya, İtalya veya İspanya Milli Takımı da düşüş gösterirdi” şeklinde…
Esasında meselenin bu kadar yalın argümanlarla çözülemeyeceğinin altını çizerek başlamak gerek… Süper Lig’de yabancı sınırlaması, yalnızca bize özel bir problem olmadığı gibi sadece kendi ülke dinamiklerimizi ele alarak tek nefeste karar verebileceğimiz bir konu da değil… Sistemlerinin kusursuz olduğunu sandığımız Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler de, yabancı sınırlaması konusunda son birkaç yıl içinde istikrar sağlayamadılar, bir-iki kez fikir değiştirdiler…
Milli takım
Öncelikle, “mahalle bizim, top bizim, sadece kendi çocuklarımız oynasın, yabancıları oynatmıyoruz” düşüncesinin ülke futboluna veya milli takıma katkı sağladığı doğru değil… Çünkü Avrupa kupaları veya milli takım maçları başka mahallelerde, daha iyi çocuklara karşı oynanıyor ve o iyi topçuları ilk kez orada gördüğümüzde başarılı olamıyoruz! Eğer bizim çocuklarımız, yabancılar bu lige geldiğinde onlarla rekabet edemiyorlarsa, onlardan formayı alamıyorlarsa zaten yeterince iyi değiller demektir! Kezman ve Anelka bu ülkeye transfer olmasa idi, Semih, Şampiyonlar Ligi ve Euro 2008 düzeyine muhtemelen çıkamayacaktı.
Eğer gerçekten yabancı oyuncular bazı kulüpleri işgal edip yerlileri yedek bırakırlarsa, bizim sporcularımızın İsviçre’ye, Belçika’ya veya Almanya’nın, Hollanda’nın orta sınıf takımlarına gidip ilk 11’de oynayabilecekleri ekiplere transfer olmaları ve oradan milli takıma seçilmeye çalışmaları gerek. Kemal Fenerbahçe’de oynayamıyorsa Olympiakos’a gidecek, Erol Bulut gibi forma şansı arayacak. İbrahim Akın Beşiktaş’ta mutlu değilse istikametini Sparta Prag’a çevirecek, hatta belki o takımla Şampiyonlar Ligi’nde kendini gösterecek ve milli takımımıza katkı sağlayacak… İdeali bu…
İngiliz modeli iddiası
İkinci meseleyse, yabancı oyuncu konusunda serbestiyetin sınırı… Bir grubun sürekli dile getirdiği ve artık kulüp yöneticilerinin de ağızlarına sakız olmuş İngiltere (ve İskoçya, Galler, İrlanda) modelinin bize çok uygun olduğu kanaatinde değilim. Onlar dünyanın en iyi futbol ligine sahip olduklarını düşündüklerinden, (bir bakıma NBA’deki draft uygulaması benzeri) ülkelerine gelecek sporcularda birtakım ekstra özellikler arıyorlar. Son iki yılda FIFA sıralamasında ilk 70’de yer alan bir ülkenin milli takımında yüzde 75’in üstünde oynamış sporcuları alıyorlar sadece… Öncelikle diğer büyük futbol ülkeleri İspanya, İtalya, Almanya veya Fransa bile, bu muazzam kriteri uygulamıyorlar… Üstelik de biz yabancı oyunculara karşı İngilizler kadar seçici davranabilecek düzeyde bir lig değiliz! Yani bir Türk takımı PSV’den Alex’i transfer etmek isterse, biz “Alex, milli takımda oynamıyor” diye reddedebilecek lükse sahip değiliz! Milli takımlarında oynamayan Lincoln’le, Delgado’yla idare etmek durumundayız, zira Ronaldinho veya Messi gelmiyor Süper Lig’e!
Diğer modeller
İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa’da (diğer tüm AB ülkelerinde olduğu gibi) Avrupa Birliği oyuncuları serbest çalışıyorlar. (Bizse, 1980’de AB ile imzaladığımız Ortaklık Konseyi kararıyla, emek piyasasında kendi vatandaşlarımız ile AB vatandaşları arasında ayrımcılık yapmamayı taahhüt etmemize rağmen futbolda bir adım atmış değiliz)… İtalya’da bir kulübün bir yılda Avrupa Birliği dışından ülkeye getirebileceği oyuncu sayısı birle sınırlanmış. AB dışı oyuncular ülke içinde sınırsız dolaşabiliyorlar, ama İtalya, ülkedeki toplam sayıyı kısıtlamış. İspanya’da her takım 3 AB dışı oyuncu oynatabiliyor ama Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleri oyuncularını AB dışı saymıyorlar! Demek ki İspanyollar ülkeye çok fazla Güney Amerikalı oyuncu gelmesinden memnun değiller… Almanya’daki “18 kişilik kadroda 12 yerli bulundurma şartı” kaldırılmış, onun yerine altyapı oyuncularıyla ilgili şartlar ağırlaştırılmış durumda… Fransa’da da 18 kişilik kadroda 4 AB dışı oyuncuya izin var.
Biz ne yapmalıyız?
1) Tüm bu modeller incelendiğinde bizim öncelikli olarak yapmamız gerekenin Avrupa’yla entegre olmak, yani AB oyuncularına kapıları açmak olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse Saba televizyon Vestel’den daha iyi ve daha ucuzsa, beni Vestel almaya zorlamamalı… Vestel daha iyiyse ben Vestel televizyon alırım zaten… Eğer Saba daha iyiyse de, Vestel kendini geliştirerek onu geçmeye çalışacaktır. Aynen Semih’in Kezman’ı geçtiği gibi…
2) Nasıl İspanya Afrikalı oyunculara, Portekiz Brezilyalılara, Yunanistan Ukraynalılara kapılarını açmış ve herkes kendine uygun olduğunu düşündüğü yabancı profiline cazibe merkezi olmaya çalışıyor, biz de Azerilere, Özbeklere, Kazaklara, Ukraynalılara, Boşnaklara, Makedonlara, Gürcülere, Arnavutlara kapılarımızı açarak onlar için bir hedef lig olmaya çalışmalıyız. Belki Shevchenko, belki Salihamidzic veya Igli Tare büyük liglere transfer olmadan önce Türkiye’de oynamalı.
3) Yine de yerli oyuncularımızı korumak istiyorsak, ilk 11’de 5 Türk oyuncu bulundurmak zorunlu tutulabilir. Bu da 6 artı sonsuz yabancı demek… Böylece Avrupa kupalarında oynayan kulüplerimiz rakipleriyle eşit şartlarda rekabet eder, ligde de denge korunabilir. Hatta Türkiye Kupası’nda da yabancı sınırlaması uygulamayarak hem kupaya ilgi artırılabilir, hem de ligde kulübede oturan yabancı oyunculara sezon içinde daha fazla maç oynama şansı tanınır.
4) Halihazırda Türkiye Basketbol Ligi’nde uygulanan model de faydalı. Eski TBF, şimdiki TFF yöneticisi Ömer Gürsoy’dan öğrendiğime göre, TBL’de 3+2 yabancı uygulaması var, ama 3’ten fazla yabancı transfer eden her takım ortak bir havuza 125 bin dolar koyuyor. Neticede havuzda toplanan para da, 3 ve daha az yabancı transferi yapan takımlara aktarılıyor! Yani 8 takım 2’şer ekstra yabancı transferi yapıp havuza 2 milyon dolar aktardıklarında, kalan 8 takıma 250’şer bin dolarlık bir katkı sağlanmış oluyor! Futbolda bu rakam oyuncu başına 250 bin dolar (hatta 500 bin dolar) olarak belirlenirse, ligde 6 ve daha az yabancı oynatan takımlara ve denge kurulmasına önemli katkısı olacaktır.
Karar vericilerin 2008-2009 sezon başında çok hassas davranıp, orta ve uzun vadede tartışılmayacak doğru modeli belirleyip, belli bir süre bu mevzuyu rafa kaldırmaları gerek. Yoksa geçici problemleri ertelemeye yönelik çözümler bizi ileri götürmeyecek, tam aksine, yeni tartışmalar doğuracak, futbolumuzu kişiye bağımlılıktan kurtaramayacak maalesef…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS